Merhaba Arkadaşlar,
Bugün 22 Aralık. Tarihi Sarıkamış Harekatının 103. yıl dönümü.
1.Dünya Savaşı sırasında, 22 Aralık 1914 ve 15 Ocak 1915
tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu arasında
Sarıkamış’ta geçen bu kara savaşı, Osmanlı İmparatorluğunun ve dönemin siyasi
ve askeri şahsiyetlerinin hatalarıyla tam bir trajediye dönüşmüştür.
Zorlu kış mevsiminde, soğuk ve tamamen karlar ile kaplı, çok yüksek dağlık bir arazide, üstüne üstlük hiç erzağı ve kışlık kıyafetleri olmayan binlerce askerimiz bu topraklarda Rus düşman kuvvetlerine tek bir kurşun dahi sıkamadan donarak şehit olmuşlar.
Rusların, Genelkurmay kayıtlarının, tarihçilerin, dönemin
askeri ve sivil uzmanlarının verdiği kayıp rakamlarının bence hiç önemi yok.
Kimi 90.000 kimi 30.000 kayıptan söz ediyor. Rakamı arttırma ya da azaltma
çalışmaları, askerlerimizin o topraklarda vatan uğruna donarak şehit olmaları
gerçeğini değiştirmiyor.
Bence Sarıkamış Çanakkale kadar önemli ve kutsaldır. Ama
maalesef asla bir Çanakkale kadar kıymet görmez ve hatırlanmaz. Çünkü biz Türk
Milleti olarak kazandığımız savaşlardan, kahramanlık mücadelelerinden
bahsetmeyi ve anlatmayı daha çok severiz. Söz konusu olan bir başarısızlık ya
da mağlubiyet ise geçiştirmeyi tercih ederiz.
Evet, Sarıkamış Harekatı tarihimize bir başarısızlık
hatta bir trajedi olarak geçmiş olabilir. Bunun pek çok siyasi ve askeri
sebebi, taktik hataları, yönetim, sevk idare beceriksizlikleri olabilir. Bunu
zaten pek çok uzman ve tarihçi araştırıyor. Sebep ve sonuçlarını analiz ediyor.
Bunları konuşalım ve tartışalım. Ama sayıları ne kadar olursa olsun orada
donarak şehit olan askerlerimizi asla unutmayalım her daim hatırlayalım ve
analım.
Sarıkamış en az Çanakkale kadar kutsaldır demiştim.
Çanakkale toprakları 250.000 şehidimizin kanları ile sulanmış ama düşman gemilerine
geçit vermemiştir. Döneminin her türlü askeri, teknolojik ve sayısal çoğunluğuna
sahip düşman kuvvetleri neredeyse bizim kadar ağır kayıplar vererek geri
çekilmek zorunda kalmıştır. Fakat bu, aynı düşman kuvvetlerinin birkaç sene
sonra tek bir kurşun dahi atmadan boğazları ve İstanbul'u işgal etmeleri
gerçeğini değiştirmemiştir.
Sarıkamış'ı ve Allahuekber dağlarını çok iyi biliyorum.
Hatta aynı mevsimde o zorlu kış şartlarında dağda çadır içerisinde geceledim ve
dağın zirvesine tırmanış yaptım. Her türlü kışlık kıyafetlerime teknik dağcılık
malzemelerime rağmen gece -35 derece soğukta tir tir titredik ve uyumadan
sabahı yaptık. İçme suyumuz, kar suyu eriterek içme suyu elde ettiğimiz
ocağımız, yiyeceklerimiz, kıyafetlerimiz, botlarımız her şeyimiz dondu. Çok zor
şartlar altında sabahı zor yaptık.
Bunu birde yazlık kıyafetleri, yetersiz erzağı,
ayağında kışlık botu dahi olmayan Mehmetçiğimizin yaptığını düşünsenize.
Onun
içindir ki Sarıkamış'ı ve şehitlerimizi unutmayalım. Onların kanları Allahuekber
dağlarını sulamamış olabilir. Çünkü onların o soğukta akacak kanları bile
yoktu. Kanları daha damarların dayken donmuştu.
Bu vesile ile başta Sarıkamış Şehitleri olmak üzere aziz
vatanımızın her karış parçasında emeğini, kanını, canını veren tüm şehit ve
gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Hakkı Şenkeser.
Yorumlar
Yorum Gönder