Merhaba Arkadaşlar,
Yazımın ilk bölümünde 19 Ekim 2014
tarihinde gerçekleştirmiş olduğumuz 3917 metre rakımı ile İç Anadolu Bölgesinin
en yüksek, Türkiye’nin ise beşinci en yüksek dağı olan Erciyes dağı
tırmanışımıza giriş yapmıştım.
Bu bölümde ise hem Erciyes dağı ve tırmanış rotaları hem de tırmanışımız ile ilgili bilgilerimi paylaşmaya çalışacağım.
Türkiye Dağcılık Federasyonu Kayseri İl Temsilcisi İsmail
Yılmaz hocamızın duyurusu
ile Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Kayseri Dağcılık İl Temsilciliğin amatör spor haftası nedeniyle düzenlediği
Erciyes dağı zirve tırmanışına katılmak üzere 17 Ekim Cuma akşamı Kayseri’ye
doğru yola çıktım.
Erciyes dağı Kayseri'nin 25 km
güneybatısındaki ovaların yanından birdenbire yükselen büyük kütleli bir stratovolkandır. ( Stratovolkan pek çok sertleşmiş lav, tüf ve kül
tabakasından oluşmuş, yüksek, konik biçimli bir volkandır. Bu volkanlar dik
yamaçlarıyla ve periyodik patlamalarıyla tanınırlar. Bunlardan fışkıran lavın
akışkanlığı azdır ve çok uzağa yayılmadan önce soğur ve sertleşir.) Yüksek
derecede aşınmaya uğramış olan Erciyes’in son olarak, Roma
dönemi madeni
paralarındaki betimlemelere dayanarak, M.Ö. 253 yılında püskürdüğü söylenir.
Erciyes, 3.917 metreye ulaşan zirvesi
ile İç Anadolu'nun
en yüksek dağıdır. Dağ ile ilgili olarak ünlü coğrafyacı ve gezgin Argaeus,
zirvesinin hiçbir zaman kardan arınmadığını ve açık bir günde zirvesinden
Karadeniz ve Akdeniz’in görülebildiğini yazmıştır. Günümüzde zirvesinin sadece
kuzey yamacında bir buzulu kalan Erciyes’in zirvesinden dünyanın yuvarlaklığı
sebebi ile Akdeniz ve Karadeniz’i görebilmek mümkün değildir.
Erciyes dağının da yine pek çok dağın
olduğu gibi bir efsanesi de vardır.
Efsaneye göre;
16. yüzyılda yaşanmış
dillere destan bir aşk hikâyesidir Kerem ile Aslı efsanesi. Bir rivayete göre
Kerem, Aslısına yedi yıllık bir takibin sonunda en nihayet Kayseri’de kavuşmuştur.
Yıllar süren takibinin ardından
Kerem, Aslı’nın Kayseri’ninŞiremenli Mahallesine yerleştiğini ve annesinin
dişçilik yaptığını öğrenir. Diş çektirme
bahanesiyle çalar kapıyı. Kapıyı Aslı açar. Kerem, Aslıyı görürde durabilir mi
ayakta? Geçer kendinden. Solar gül benzi küle döner. Aslı annesine haber verir.
Başını Aslının dizine koymasına izin vererek, Kerem’e hangi dişinin ağrıdığını
sorar anne.
Fakat Kerem aşk sarhoşu olmuştur. Aslının
dizinden kalkmamak için ağzındaki dişlerin hepsini çektirir.
Aslı’nın annesi, hastanın Kerem olduğunu anlayınca kocasına haber vermek için aceleyle odadan çıkar. O sırada Aslı ile Kerem gece kaçmak için anlaşırlar. Ne var ki kızın babası, Kerem ile Sofuyu yakalatıp zindana attırır.
Aslı’nın annesi, hastanın Kerem olduğunu anlayınca kocasına haber vermek için aceleyle odadan çıkar. O sırada Aslı ile Kerem gece kaçmak için anlaşırlar. Ne var ki kızın babası, Kerem ile Sofuyu yakalatıp zindana attırır.
Lakin Kayseri Beyinin olanlardan haberi vardır.
Kerem’i huzura getirtip bir defa da ondan dinlemek ister yaşananları. Bey,
Kerem’in halinden ve anlattıklarından öylesine etkilenir ki, hemen papazı
çağırtıp Aslı’yı, Kerem e vermezse ölümlerden ölüm beğenmesini söyler. Ferman
büyük yerdendir. Papaz istemeye istemeye Kerem ile Aslının evlenmelerini kabul
etmek zorunda kalır.
Düğün gecesi gelip çatar. Aslı, babasının yaptırdığı
makas değmedik, iğne dikmedik gelinliğini giymiştir. Fakat gelinliğin düğmeleri
büyülüdür. Çözülen her düğme kendiliğinden yeniden iliklenir. Muradına eremeyen
Kerem, sonunda öyle bir "ah" çeker ki ağzından çıkan alevler onu
yakıp kül çevirir. Bunu gören Aslı vurulmuşa döner.
Saçlarını süpürge yaparak Kereminin
küllerini toplamaya koyulur.
Hani "Her ateş söner de aşk ateşi sönmezmiş"
ya, işte aşk ateşiyle yanıp yok olan Kerem'in küllerinin içindeki bir kıvılcım
ile Aslı da tutuşur ve tıpkı karasevdalısı gibi yanıp kül olur.
Âşıkların birbirine karışan külleri, Erciyes’in
eteğinde toprağa verilir.
Efsaneyi bilenlerin anlattıklarına göre; şimdilerde
küllerin gömüldüğü o yerde, her yıl bir çift gül açarmış. Birinin rengi kırmızı
diğerinin ki beyaz olan bu güller; kırk gün durur, sonra tekrar toprağa
karışırmış.
Bu yüzden derler ki:
“Erciyes’in
başındaki kar; bu iki aşığın kefeni, yağan yağmurlar ise onların
gözyaşlarıdır.”
Yaklaşık
10 saatlik bir yolculuk sonrası ( Bursa-Kayseri arası 691 kilometre ) sabahın
erken saatlerinde Kayseri terminaline ulaştım. Zirve tırmanışı programı için
Erciyes dağında kurulu olan kayak merkezindeki Gençlik Hizmetleri Spor İl
Müdürlüğü tesislerinde gece yarısı buluşulacaktı. Tırmanış için başlangıç saati
ise 03.00 olarak duyurulmuştu. Tırmanış kampsız olarak buradan hareket ile gerçekleştirilecekti.
Önümde
tırmanış saatine kadar bayağı bir zaman vardı. Bu süreyi Kayseri şehrini
gezerek değerlendirmeye karar verdim. Sırt çantalarımı otogar emanetçisine
teslim ederek halk otobüsü ile Kayseri şehir merkezine doğru yola çıktım. Hava
kapalı ve hafif yağışlıydı. Yağmurda gezmeyi her zaman çok sevmişimdir. Hafif
çiseleyen yağmur altında öncelikli olarak sabah kahvaltısı yapmak için
çevredeki esnaflarında tavsiyesi ile bir kahvaltı salonunda Kayseri’nin meşhur
pastırması ile yapılmış pastırmalı yumurta eşliğinde tırmanış boyunca lazım
olacak enerjiyi de göz önüne alarak kuvvetli bir kahvaltı yaptım.
Kahvaltı
sonrasında ise artık her tırmanış için gittiğim şehirde kahvaltı sonrası
yaptığım gibi çay içmek ve şehir ahalisi ile sohbet etmek üzere bir çay ocağı
aramaya koyuldum. Yağmurun şiddetini arttırması ile çok daha fazla ıslanmamak
için ilk gördüğüm çay ocağına kendimi atıverdim. Dışarıdaki soğuk havaya
nazaran içeride yanan odun sobasının da etkisi ile sıcacık olan çay ocağında
sakinleri genelde orta yaşın üzerinde ve yaşlı olan büyüklerimiz ile sımsıcak
bir sohbet yaptık. Her şehir, her yeni bir dağ benim için yeni insanlar yeni
kültürler demekti. İşte bu sohbetler sayesinde hem şehri çok iyi tanıyorsunuz hem
de yeni kültürlere yelken açıyorsunuz.
Yağmurun
etkisini kaybetmesi ile çay ocağındakiler ile vedalaşarak şehir gezintime devam
ettim. Kayseri gerçekten çok düzenli ve planlı bir yerleşime sahip. Türkiye’nin en kalabalık 14. şehri ve yaklaşık
1,4 milyonluk bir nüfusa sahip büyük bir şehir.
Vakit
olarak öğle saatlerine doğru telefon ile İsmail Yılmaz hocayı arayarak tırmanış
ve buluşma programı ile ilgili bilgi aldım. Tırmanışın başlayacağı Erciyes
kayak merkezi, şehir merkezine yaklaşık 25 kilometre mesafede ve Erciyes dağına
kurulmuş bir kayak tesisi. Erciyes Kayak Merkezi'ne gitmek için,
Kayseri şehir merkezinden hareket eden Develi Minibüsleri ile Kayak
Merkezine ulaşabiliyorsunuz.
Bende artık yavaş
yavaş kayak merkezine doğru yola çıkmaya karar verdim. Ama öncesinde halletmem
gereken birkaç işim daha kalmıştı. Tırmanış öncesinde ve sonrasında tüketeceğim
yiyeceğimi ve suyumu almak. Gördüğüm ilk markete girerek birkaç parça kolay ve
hazırlanması kolay yiyecek ile suyumu aldım. Nitekim dağda henüz sezonun tam
olarak başlamaması sebebi ile yiyecek bir şeyler bulamayacağım bana öncesinde
söylenmişti. Bu ihtimalide gözeterek alışverişimi tamamlayarak yine halk
otobüsü ile terminale dönerek otogar emanetçisine bıraktığım sırt çantalarını
teslim alarak. Beni kayak merkezine ulaştıracak Develi minibüslerine binmek
üzere tekrar şehir merkezine doğru yola çıktım.
Burada Erciyes dağı için
gelecek dağcı arkadaşlara tavsiyem çantalarını otogara bırakarak şehir
merkezine gitmemeleri olacak. Çünkü terminal şehir merkezine oldukça uzak ve
kayak merkezine giden Develi minibüsleri şehir merkezinden hareket ediyorlar.
Ben bu ihtimali baştan düşünmediğim için gereksiz yere bir kez daha otogara
gidip gelmek durumunda kaldım.
Develi minibüsüne
bindiğimde artık akşamüstü olmuştu. Yağmur gün boyunca belirli aralıklar ile
yer yer hızını da arttırarak yağmaya devam etmişti. Kayak merkezine ulaştığımda
da beni karşılayan hava şehir merkezinden çok da farklı olmamakla beraber
sisli, soğuk ve kapalı bir havaydı.
Tesislere girerek
çantalarımı tesis sorumlusu arkadaşlarında yönlendirmesi ile müsait bir odaya
bırakarak çevre turuna çıkmaya karar verdim.
Fakat şiddetini arttıran yağmur
çok fazla çevreyi gezebilmemi engelledi. Havanın kapalı ve sisli olması sebebi
ile Erciyesin zirvesi de gözükmüyordu. İçimden umarım yağmur ve kötü hava
koşulları zirve tırmanışımızı engellemez diye düşünerek tekrar tesise geri
döndüm. İyibildiğim bir şey eğer bu rakımdaki kayak merkezi yaklaşık 2000
metre rakımlarda şiddetli yağmur yağıyor ise daha yukarılarda kar fırtınaları
ve kötü hava koşulları kaçınılmazdı.
Tesise döndüğümde
hava artık kararmıştı ve karnım iyice acıkmıştı. Hemen yanımda getirdiğim ve
oldukça kullanışlı olduğunu düşündüğüm ve tavsiye edebileceğim hazır
makarnaları çıkararak tesis çalışanlarından aldığım sıcak su ile hazırlayarak yanında
da yine her kamplı tırmanışta olmaz ise olmazlarımdan olan ve yanıma aldığım
ton balığı konservesi ile karnımı iyice doyurdum. Tırmanış öncesi
harcayacağınız kaloriyi de göz önüne alarak iyi ve doğru beslenmeniz oldukça
önemli.
Dağcılık sporu diğer sporlara oranla yoğun şekilde fiziksel
çalışmayı gerektirir. Beslenme bu fiziksel hareketliliğin sonucunda dağcılığın
en önemli temelini oluşturur. Beslenme fizyolojik olmanın yanı sıra aynı
zamanda psikolojik bir ihtiyaçtır. Yeterli miktarda ve nitelikte bir beslenme
motivasyonu sağlamak, faaliyeti tamamlamak ve bundan zevk almak için zaruridir.
Dağcı sadece etkinlik süresince değil tüm yaşantısı boyunca doğru bir diyetle
beslenmelidir.
Akşam yemeği sonrası
tesis çalışanları ile çay içerek sohbet etmeye koyulduk. Bu sırada tesise fena
bir şekilde ıslanmış ve oldukça üşüdükleri belli olan iki genç girdi.
Gençlerden birisi oldukça iri yapısı ile pehlivanı andırırken diğeri ona göre
daha zayıf ve kısa boyluydu. Üstlerini kurutmaları amacı ile şöminenin başına
çağırarak kendilerine yine ısınmaları için çay vererek sohbete başladık.
Gençlerden pehlivan olarak tasvir ettiğim iri olanının milli güreşçimiz Rıza
Kayaalp olduğunu öğrenince çok sevindim. Henüz 25 yaşındaki bu genç kardeşimiz
dünya şampiyonlukları ile ülkemizi ve bizleri gururlandırmış şanlı bayrağımızı
göklerde dalgalandırmış genç bir kardeşimizdi. Onlarda antrenman amacı ile
Erciyesin zirvesine çıkmayı denemişler ama kötü hava şartları sebebi ile
oldukça ıslanarak ve üşüyerek geri dönmek zorunda kalmışlardı
Artık saatler gece
yarısına yaklaşıyordu. Yağmur etkisini kaybetmediği gibi etkisini de iyice
arttırmıştı. Tırmanışa yaklaşık 50 ila 100 arasında katılımcının katılacağı
planlanmıştı. Fakat kötü hava koşulları ve yağmur sebebi ile bu sayının ciddi
bir biçimde düşebileceğini ama kendilerinin yinede gece yarısı tesise
geleceklerini İsmail hoca akşam saatlerinde yaptığımız telefon görüşmesinde
bana söylemişti.
Onu haklı
çıkarırcasına tesise önce İsmail Yılmaz hoca ve arkasından Ahmet Köse abi,
Mehmet Ceyhan, bir diğer Mehmet abimiz namı diğer Asya Erciyes, İbrahim
İşlertaş, Şaban Çıkrıkçıoğlu yani 6 kişi geldi. Benim ile beraber tırmanış
ekibi 7 kişiydi.
İsmail hoca eğer
yağmur bu şekilde devam eder ise tırmanışın çok mümkün olmayacağını söyleyerek
tırmanış için planlanan 03.00 saatini bekleyeceğimizi söyledi. Tekrar bir
ümitsizliğe kapılmıştım. Erciyes tırmanışı için dünyanın yolunu gelmiş
öncesinde tırmanış ile ilgili bir sürü hazırlık yapmıştım. Bu kadar hazırlık
sonrası zirveye çıkamadan tekrar geri dönme ihtimali beni bayağı bir üzmüştü.
Nitekim yağmur 03.00’a kadar dinmedi. İsmail hoca yapacak bir şeyin olmadığını
söyleyerek istirahat etmemizi sabaha karşı bir durum değerlendirmesi
yapacağımız söyledi. Saatimi 05.00’a kurarak biraz uzandım. Fakat uyuyabilmek
ne mümkün içimde hala bir ümit uyumamı engelliyordu. Bu düşünceler ile sabahın
ilk ışıkları 7 kişilik ekibimiz ile tesisin salonunda tekrar bir araya geldik.
Yağmur dinmiş yerini kar yağışına bırakmıştı.
İsmail hoca; “Arkadaşlar hadi
hazırlanın bir çevre yürüyüşüne çıkalım.” dedi. Hocam yanımıza ne alalım diye
sorduğumda. Bana dönerek “ Zirveye çıkacakmış gibi tüm teknik malzemenizi
kazma, kask ve kramponlarınızı yanınıza alın” dedi.
Bu beni oldukça
heyecanlandırmıştı. Hocam çıkıyor muyuz diye kendisine sorduğumda “ Kim bilir,
yola çıkalım bakalım hava şartlarına göre yolda karar veririz.” Dedi. Kendi
kendime hadi Hakkı zirveye çıkıyoruz diye düşünerek hızlıca hazırlanarak kısa
sürede yola çıkacak şekilde hazırlandım ve ekibe katıldım.
İsmail hoca zirveiçin birkaç alternatif tırmanış rotası olduğunu ve daha öncede bahsettiğim gibi
hava şartlarını da gözeterek bu rotalardan birisini tercih edeceğimizi söyledi.
Fakat bu rotalara girmek için önümüzde ciddi bir yürüyüş mesafesi ve zorlu hava
şartları da bizi bekliyordu.
Tırmanışa geçmeden
önce bu tırmanış rotaları hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Bizim tırmanış
da kullandığımız şeytan boğazı rotası haricinde Erciyes dağına birkaç farklı
rotadan daha tırmanış yapılabilmekte. Mevsime ve tırmanış şartlarına, ekibin
tecrübesine ve fiziksel durumuna göre bu parkurlardan biri seçilebiliyor.
Sırt Rotası
Şeytan Boğazı Rotası
Nesrin Topkapı
Şeytan Boğazı
Rotası,
Genelde sırt
rotasından tırmanan dağcıların iniş için tercih ettikleri bir rotadır. Bu rota
direk, dik bir biçimde küçük zirve sırtına çıkar. 30 derece ile başlayan eğim,
60 dereceye kadar varabilmektedir. Bu rotada taş düşmelerine karşı dikkatli
olunmalıdır. Kask kesinlikle kullanılmalı, tek sıra düzeninden çıkılmamalıdır.
Nesrin Topkapı
Rotası,
Şeytan boğazı
rotası gibi dik bir rotadır. Bu rotada da taş düşme riski bulunur. Şeytan
boğazı ile kıyaslamak doğru değildir. Şeytan boğazı veya Nesrin Topkapı
tercihinizi mevsim, kar, buz, rüzgâr gibi pek çok koşulu yerinde görerek
belirlemenizde fayda vardır. Her iki rota da yaz-kış tehlikeli rotalardır. Yaz
aylarında bezdirecek miktarda çarşak bulunmaktadır.
Sırt Rotası
Uzun fakat güvenli
bir rotadır. Yaz aylarında trekking kıvamında çıkılabilen bu rotada Kış
aylarında sert esen rüzgâra, korniş ve balkonlara dikkat edilmelidir. Yeni
başlayanlar, yalnızca zirveyi hedefleyenler, kondisyonuna güvenmeyenler,
kalabalık gruplar bu rotayı tercih etmelilerdir.
Kuzey Yüzü
Rotası
Erciyes Dağı’nın kuzeyinden yapılacak
çıkışlar için minibüs ile Hacılar ilçesine gidilir. Hacılardan Aksu Yurdu,
oradan da Süt donduran yaylasına çıkılarak kamp kurulur. Kamp alanına yürüyüş
yaz şartlarında 4-5, kış şartlarında 8-9 saatte ulaşılır.
Kamp yerinden zirveye doğru hareketle
yürüyüşe başlanır. Buzul üzerinden tırmanılarak zirveye ulaşılır. Dönüşte kar
durumuna göre aynı yerden veya dağın batı yüzünden kamp alanına inilir.
Rotalar hakkında kısaca bir bilgi verdikden sonra tekrar tırmanışımıza dönecek olursak sabahın ilk ışıklarında saat 06.00 gibi İsmail hocanın liderliğinde 7 kişilik ekibimiz ile yola çıktık.
Müsadeniz ile 3.bölümde Erciyes zirve tırmanışı bölüm 3 de sizler ile tırmanış detaylarını yine en kısa sürede paylaşacağım
Hakkı Şenkeser.
Yorumlar
Yorum Gönder