Dağcılık
sporu ile tanışmam 2012 yılı Ağustos ayında olmuştu. O tarihe kadar pek çok
farklı spor dalı ile uğraşmıştım. O zamanlar birisi çıkıp bana, “Dağlara
çıkacaksın ve bu senin için vazgeçilmez olacak.” Dese sanırım inanmazdım…
Ta
ki Uludağ’ın zirvesine çıkıncaya kadar.
Uludağ Zirve
2012 yılının Ağustos ayında, Uludağ’ın zirvesine ve göller bölgesine yaptığım ilk dağ yürüyüşünden bu yana geçen zamanda arkama yaslanıp dağcılık sporu ile dolu dolu geçen 5 seneyi düşündüğümde. Bu zaman dilimine pek çok doğa yürüyüşü, kampçılık faaliyetleri ve ülkemizin 5 farklı bölgesinde ki 14 şehrin, 15 dağının zirvesini sığdırdığımı görüyorum.
Bu
belki ömrünü dağlarda geçirmiş gerek yurt içinde gerekse yurt dışında
tırmanışlar yapmış pek çok değerli dağcı için çok sıradan olabilir. Ama benim
gibi bu spora 40 yaşından sonra gönül vermiş hala kat etmesi gereken çok fazla
yolu bulunan, devamlı öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık bir dağcı için de, sanırım kat edilmiş yol olsa gerek.
Zirvelerim
Sivas Gürlevik Dağı
Kars Sarıkamış Allahuekber Dağları
Peki,
dağcılık nedir?
Özetle
dağcılık, tüm kaynaklarda da yazdığı üzere, dağlarda yürüyüş ve kamp kurmanın
yanı sıra tırmanma sporunu da kapsayan bir doğa sporudur. Ama hangi
dağcıya sorarsanız sorun tanımı asla bu kadar basit ve kısa değildir. Her
birinin dağlarda olmak için pek çok farklı sebebi vardır. Kimi şehrin
karmaşasından, stresten kaçmak ve doğada zaman geçirmek için dağlara çıkar
iken, kimisi zirvesine çıkmak için gerekli olan, mücadele azmi, dayanıklılık
ihtiyacı, ihtiras ve hırs için dağlara çıkar. Kimisi için de dağcılık bir
spordan fazlasıdır. Arkadaşlıktır, paylaşmaktır, birbirine güvenmek, canını ona
emanet etmek demektir. Kimisi için ise sadece maceradır. Hem de katıksız bir
maceradır.
Medetsiz Dağı
Amerikalı
dağcı Jim Whittaker, “Bir okyanus varsa onu aşarız. Bir hastalık varsa onu iyileştiririz.
Bir rekor varsa onu kırarız. Bir dağ varsa, onun zirvesine çıkarız.”derken.
Avusturyalı
dağcı Hermann Buhl, “Tırmanışta izleyici yoktur, ödül yoktur, madalya yoktur.
Tırmanış bir spordan daha fazlasıdır, bir ihtirastır.” Demiş.
1924
yılında Everest’e çıkmaya çalışırken hayatını kaybeden İngiliz dağcı George
Mallory dağcılık için, “Çünkü dağ orada.” Fransız dağcı Lionel Terray ise
dağcılığı, “Yararsızın fethi” olarak tanımlamış.
Dostlarım
aynı soruyu bana da soruyorlar, "Neden dağcılık? Niçin dağların zirvelerine tırmanıyorsunuz?
Aydos Dağı
Bu
soruya genelde Avusturyalı ünlü dağcı Hermann Buhl'dan bir alıntı ile cevap
veririm.
"Neden tırmanış? Doğal olanı deneyimlemek için, bizi hep içine
çeken tehlike için, eksiksiz bir özgürlük hissi için, aşağıdaki devasa boşluk
için... "
Peki,
sadece bu kadar mı? Kesinlikle hayır. Türk dağcısı Tunç Fındık’ın, İrtifa
8000/Yüksek Macera isimli kitabının önsözünde de yazdığı gibi, "İnsan ruhu
zorluklarla mücadele etmeye ve keşif yapmaya ihtiyaç duyar. Keşif olayı
Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda değildir."
Antalya Elmalı Kızlar Sivrisi Dağı
Sanırım
dağcılığın bendeki tam karşılığı bu olsa gerek. Mücadele azmi ve keşfetmek.
Keşfetmek,
Tunç’un da söylediği gibi asla Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda
değil. Zirvesine çıkmak için ilk defa gittiğiniz yeni bir dağ, dağın bulunduğu
bölge, şehir, kasaba, orada yaşayan insanlar. O insanların yedikleri,
içtikleri, nasıl yaşadıkları, kültürleri. O topraklarda yaşamış medeniyetler.
İşte bunların her biri benim hayatımdaki yeni keşifler.
Ben
dağcılığa başladığım ilk gün, Uludağ zirve tırmanışı sonrasında eve döndüğüm de
hissettiklerim sadece yorgunluktan ağrıyan bacaklarım değildi. O gün sadece
Uludağ’ın zirvesine çıkmamıştım. O gün şehrin tüm karmaşasından, monoton ve
sıkıcı atmosferinden uzaklaşmış, doğada, bir dağın tepesinde kendim ile baş
başa kalmıştım. Hissettiklerimi eğer tek kelime ile özetlememi isterseniz, size
söyleyeceğim, “Huzur” . Olacaktır.
Uludağ
Sonrasında,
yukarıda da yazdığım gibi bu güne gelene dek doğa yürüyüşlerine ve dağ
tırmanışlarına devam ettim. Dağcılık sporu sayesinde güzide memleketimizin pek
çok şehrini gezdim. Pek çok dağına tırmandım. Her tırmanışım sonrasında hala
görüşmeye devam ettiğim birbirinden değerli ve kıymetli dostlar edindim. Farklı
kültürleri tanıdım ve tanımaya devam ediyorum.
Dağcılık
sporu sayesinde, huzurun yanına birde hırsı, azmi ve mücadele gücünü ekledim.
Evet, dağcılık sporu bünyesinde barındırdığı riskler sebebi ile birçokları
tarafından, “Tehlikeli ve akıldışı bir etkinlik.” olarak tanımlanıyor. Ama bu sporu yapanlar,
dağlarda hayatlarını tehlikeye sokacak özellikle iki tür tehlikeyi asla akıllarından çıkarmazlar.
Dağcının kendisi ile ilgili olanlar ve dağcının kontrolü dışında gelişen
tehlikeler. Tehlikeyi biliyorsanız önlem alıp almamak da sizin elinizdedir.
İyi
bir dağcı, tırmanacağı dağa hazırlanır, uygun ve yeterli donanıma sahiptir. Çıkacağı
rotayı ve hava şartlarını analiz eder. Gerektiğinde zirveden vazgeçer ve geri
dönmesini de bilir. Çünkü “Dağ oradadır.” Ve tekrar, hatta pek çok kez daha denemek
için fırsatı olacaktır. Ama söz konusu olan hayatınız ise asla ikinci bir
şansınız olamayabilir. İşte iyi bir dağcı bu ihtimalleri asla aklından
çıkarmaz.
Denizli Honaz Dağı
Bunun
yanında bir de dağcının kontrolü dışında olan tehlikeler mevcuttur. Dağların
beklide dağcılar tarafından bu kadar sevilmesinin ve vazgeçilmez olmasının en
büyük sebeplerinden birisi de belki de bu öngörülemeyen riskler ve tehlikeler
ile dolu olmasıdır. Kar altındaki kaya yapısı, tırmanış rotasının zorluğu,
değişken hava şartları ve en büyük rakibiniz! Kendiniz ile mücadeleniz.
Aşırı
özgüven, konsantrasyon kaybı, antrenman eksikliği, kendini ve ekibini iyi
tanımama. İnanın dağlar asla hatayı affetmez. En düşük rakımlı dağlar, tepeler
bile kendince pek çok risk pek çok hayati tehlike içerir. Dağcıya düşen, “Dağa
saygı duymak.” Mücadelesinin dağ ile değil kendisi ile olduğunu akıldan çıkarmamaktır.
Bizler dağ müsaade ettiği sürece zirvesine çıkıyoruz. Zorlukları ile sadece
mücadele ediyoruz. Savaşmıyoruz…
Konya Ereğli Aydos Dağı
Uludağ
Niğde Aladağlar
Tüm
bunları dağlarda, dağcı dostlarımdan, birbirinden değerli yıllarını bu spora
adamış hocalarımdan öğrendim. Öğrenmeye de devam ediyorum. Ama en önemlisi
yaşayarak, tecrübe ederek öğrenmeye çalışıyorum. Kendimce yolun henüz daha çok
başındayım. Kat edilecek daha çok yol, çıkılacak çok dağ var.
Zirvesine
çıkmayı düşündüğüm her dağ benim için yeni bir tecrübe, yeni bir macera, yeni
bir mücadele demek. Çıktığım her yeni dağ ile sadece zirvesine çıktığım dağı
değil, kendi sınırlarımı da keşfediyor. Kendimi daha çok geliştiriyorum. “
Zorlu zamanlar değil. Zorlu insanlar kalıcıdır. ” Diyerek. Dağ ile değil kendim ile mücadele
ediyorum.
Sanırım
Avusturyalı ünlü dağcı Hermann Buhl’un, dağcılık ile ilgili aşağıdaki
düşünceleri, bu satırların yazarı olan benim dağcılık ile ilgili duygularımın
tam karşılığı olsa gerek.
“
İnsanı bu zorlu oyuna sürükleyen nedir? İnsanın özgürlüğünün yasal gereklilikler
ve toplum kuralları tarafından çalındığı bir çağda yaşıyoruz. Kişi bu medeniyet
denen darboğazdan, ancak doğal âleme kaçarak, dağların huzur ve yalıtılmışlığı
ile kurtulabilir… Neden tırmanış? Doğal olanı deneyimlemek için, bizi hep içine
çeken tehlike için, eksiksiz bir özgürlük hissi için, aşağıdaki devasa boşluk
hissi için… Bu bir tür bağımlılığa benzemektedir…”
Manisa Spil Dağı
İşte
bu uğurda pek çok dağcı, çok sevdikleri dağlarda hayatlarını kaybediyorlar.
Kimi zorlu doğa ve dağ şartlarından kimi de tecrübesizlikten ya da çok fazla
özgüven ve ihmalkârlıktan.
Ama
hepsinin ortak noktaları da dağları, dağcılığı çok sevmeleri.
Son
olarak, tüm spor aktiviteleri tabiî ki birbirinden çok değerli ve kıymetli ama dağcılar çok özel ve ayrıcalıklı bir spor yaptıklarını ve
bu sporu yaptıkları için de ayrıcalıklı ve özel
bir yerde olduklarını asla unutmamalıdırlar.
Neden mi? Çünkü insanlar geceleyin yada sabahın
erken saatlerinde, sıcacık yataklarında yatarken, dağcılar çok
yükseklerde, zorlu hava şartlarında ve tamamen konfor alanlarının dışında,
zorlu bir tırmanışın hazırlıklarını yapmaya
başlarlar.
Dünyada kaç kişi tipi veya
fırtına altında, küçücük bir çadırın içinde, tırmanış öncesinde uyumaya çalışıp
küçük bir ocakta buz eritip, içme suyunu hazırlayarak yemeğini hazırlamaya
çalışır?
Allahuekber Dağı Kamp Alanı
Allahuekber Dağı Kamp Alanı
Ya da zirvesine çıkmak için her türlü hava şartlarında zorluklar ile
mücadele eder. İşte dağcıları ve
dağcılık sporunu özel yapan da budur.
Dağlara
ve dağcılığa gönül vermiş tüm dostlarıma selam olsun.
Hakkı
Şenkeser.
Yorumlar
Yorum Gönder