Zoraki Kral / The King's Speech.


Aslında bugün geçtiğimiz hafta Koza Dağcılık, Kültür Sanat ve Spor Kulübü Derneği ile Uludağ’ın eteklerinden, 1700 metre rakımda kayalıklar içinden doğup, yaklaşık 15 metre yükseklikten dökülerek Uludağ’ın kar sularını Aras deresi ile vadi içerisinden taşıyarak Nilüfer deresini oluşturan Aras şelalesine yaptığımız doğa yürüyüşünü yazmak istiyordum. 



Fakat halihazırda devam ettiğim,  OSMEK Diksiyon Kursunda eğitmenimiz Deniz Çevik Rona Hanımın, “ Diksiyon eğitiminiz için çok önemli olduğunu düşündüğüm Zoraki Kral / The King's Speech filmini seyredip özetini çıkarmanızı istiyorum.” Demesiyle hafta sonu, İngiltere Kralı 6. George'un gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan ve 1930'lu yıllarda apar topar tahta çıkmak zorunda kalan kekeme bir İngiliz Dükü'nün ve onun hem Kral olabileceğine hem de kekemeliğini yenebileceğine olan inancını güçlendirmek için elinden geleni yapan dost bir terapistin yaşadıklarını anlatan filmi izledim.

Tom Hooper 'ın yönettiği Zoraki Kral, 12 daldaki adaylıktan tam 4 Oscar ödülü çıkarmış. En iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi orijinal senaryo dallarında ödülleri toplayan film bu sayede vizyona girdiği 2010 yılında en başarılı film olarak da seçilmiş.  
Bende büyük bir ilgi ile izlediğim bu filmi, hem sizler ile paylaşmak hem de eğitmenimizin verdiği ödevi de yapmak amacı ile daha derinlemesine araştırarak kişisel bloğumda paylaşmaya karar verdim.

Zoraki Kral filmi yukarıda da yazdığım gibi gerçek bir hayat öyküsünden uyarlanmış. Ama beğenerek izlediğim bu filmi benim için çok daha ilginç kılan filmin senaristinin de çocukken kekeme olması.

Filmin senaristi, 1937 Londra doğumlu  David Seidler'in hikâyesi oldukça ilginç. Seidler 2.Dünya savaşı esnasında anneannesi ve dedesinin Naziler tarafından öldürülmesi ve yaşadıkları evlerinin Nazi uçakları tarafından yerle bir edilmesi sonrası yaşadığı travma sonucu kekeme oluyor. Amerika’ya göçleri sonrasında daha çocukken İngiltere Kralı 6.George’unda kekeme olduğunu öğreniyor ve bundan çok etkileniyor bu ona hastalığının tedavisi konusunda da büyük bir ilham veriyor. Seidler bunu şöyle anlatıyor. “Burada Kral olan bir kekeme vardı ve önemli günlerde söylediği her hecenin herkes tarafından dinlendiği bir radyo konuşması yapmak zorundaydı ve bunu tutkulu ve doğru bir şekilde yapmayı becerdi.”

Seidler büyüyüp bir yazar olduğunda kralın hayat hikâyesini yazmak istiyor. Uzunca bir süre boyunca yaptığı araştırmalar sonucunda,  Kral'ın terapisti Louge'un oğlu Dr. Valentine Logue ile iletişime geçiyor. Logue’nun oğlu eğer Kraliçe Elizabeth izin verirse babasının günlüklerini onunla paylaşabileceğini söylüyor. Fakat Kraliçe kendisi yaşarken bu günlüğe dokunulmasını istemiyor. Seidler bu sebeple projesini erteler. Ta ki 2005 yılında kanser olduğunu öğreninceye kadar. Öyküsünü bu dönemde tamamlamaya karar veren Seidler Logue’un tedavi ettiği başka bir hastasına ulaşır. Ondan, Logue’un hastalarını, durumlarının altında yatan nedenleri sondalama tedavisi ile ortaya çıkardığını ve mekanik solunum kombine egzersizleri yardımı ile tedavi ettiğini öğrenir. Böylece Seidler, Logue ile ilgili eksik kalan bölümleri hayal eder ve senaryoyu tamamlar.

26 Kasım 2010 tarihinde ABD ‘de vizyona giren filmin yönetmeni ise Tom Hooper.

Filmin konusuna gelince;

Babası 5. George'un küçük oğlu Bertie ( Albert Frederick Arthur George ) çocukluğunda hem Kral olan babası hem de kardeşinin baskıları sonucunda kekelemeye başlar. Bu rahatsızlığı ileriki yıllarda da devam eder. Özellikle topluluk karşısında konuşma sıkıntısı had safhaya ulaşan Bertie eşinin de desteği ile bu rahatsızlığı tedavi edebilmek amacı ile birçok uzmandan destek almaya çalışsa da hiç birinden istediği sonucu alamadığı gibi umudu da git gide kırılmaya başlar. Tam bu sırada eşi Londra’nın kenar semtlerinden birinde kendisini konuşma bozuklukları uzmanı olarak tanıtan Avustralyalı Liönel Logue’ye ulaşır. Unvanını ilk başta saklayan düşeş Bertie’yi Logue ile tanışmaya ikna eder. İlk seansları Bertie’nin ön yargısı ve umutsuzluğu sebebi ile sekteye uğrasa da, Logue’nin yaptırdığı kendisine ait bir ses kaydını daha sonra dinlemesi ile tüm cesaretini toplayan Bertie kendisini Logue’nin ellerine teslim eder.

Bu sırada Kral 5. George’un ölümü ile tahta çıkan Bertie’nin ağabeyi Edward'ın Amerikalı bir kadın ile ile evlenmek için tahtı Bertie’ye bırakması ile Bertie tüm korkuları ile yüzleşmek durumunda kalır.  Tahta oturan yeni kralın halkına hitap etmesi ve savaş sebebi ile de moral vermesi gerekmektedir. Konuşma sorunu yaşayan kekeme Bertie, Avustralyalı konuşma terapisti Lionel Logue’nin tedavisinde kullandığı solunum ve nefes teknikleri, konuşma egzersizleri en önemlisi arkasında durarak verdiği moral ve destek ile başlangıçta zorlansa da çok güzel bir konuşma yaparak büyük bir aşama kaydeder. Bertie ve Logue’nin dostlukları bundan sonrada devam eder.

Şimdide sizler ile film hakkında yaptığım araştırma sırasında ulaştığım film yönetmeni Gökhan Yorgancıgil’in, çok beğendiğim “Zoraki Kral (King’s Speech) Filminin arketipik bir analizi.” Başlıklı bir incelemesini alıntı yaparak paylaşmak istiyorum.

“Öncelikle filmin yaratıcı fikri, belki de gerçek hayattan alındığı için gerçeğin kurmaca ya üstünlüğünü bir kez daha ispatlamak istercesine bulunabilecek en yalın yaratıcı fikirlerden biri. Kendi adıma Zoraki Kral filminin yaratıcı fikrinin sadece iki kelimeyle ifade edilebileceğini düşünüyorum: Kral, kekeme. Çok sayıda çatışma ve mücadele vaat eden dikkat çekici bir fikir. Bir kral konuşma yapmak zorunda illa ki kalacaktır. Ama düşünün ki tam da Kekeme Kral’ın ülkesinin başına geçmesiyle II. Dünya Savaşı patlak verir. Ateşli savaş konuşmaları yapmak kaçınılmazdır. Kekeme Kral’ın dünyadaki rakibi ise hitabeti ile dinleyenleri hipnotize edecek kadar güçlü bir hatiptir (Hitler). Bu güçlü hatibin karşısında kekeme bir kral olmak bir senaristin aklına gelemeyecek kadar gerçek ve güçlü bir çatışma…

Bertie (asıl adı Albert Frederick Arthur George), Avustralyalı kariyeri olmayan bir adamın (Lionel Logue) “unorthodox” (alışagelmemiş.) yöntemleri ile konuşma güçlüğünü yenmede çok büyük bir aşama kaydedecektir. Her iki karakter de filmin başındaki hallerine göre filmin sonunda daha olgun bir karaktere dönüşmektedirler.

Filmin Başında:

Bertie: Kekemeliğinin kökenlerine eğilip korkularıyla yüzleşmektense fiziksel sorunu için yüzeysel çareler arayan ve kendisine yardımcı olmak isteyen Lionel’e ısrarla resmi hitap şekilleriyle hitap etmekte ve her fırsatta sosyal statülere uygun davranmaktadır. Kekemeliğinin hem sebebi hem de sonucu olarak çok büyük korkuları olan bir karakterdir.

Lionel: Öğrencisinin kimliğini yani statüsünü hiçe sayarak arketipinin gereği, manuplatif, yöntemlerini amacından üstün gören olgunlaşmamış bir davranış şeklini benimsemektedir. Uzmanlık alanında resmiyette tescil edilmiş kariyeri olmadığı halde kariyeri varmış gibi davranmaktadır. Öte yandan karşısındaki prense, kraliyet varisine ısrarla ilk adıyla hitap etmektedir.

Filmin Sonunda:

Bertie: Karakterlerin olgunlaşmalarını karşılıklı olarak son derece net ve sade bir şekilde ifade ettikleri karşılıklı diyalog her şeyi anlatmaktadır. Kral, radyo konuşmasını beklenmedik bir başarıyla tamamladıktan sonra şükran hisleriyle elini Lionel’e uzatır ve ilk adıyla hitap eder. Kral artık korkularıyla yüzleşmiştir ve seyirciyi ajite etmeden korkularını ve kekemeliği yenme hususunda çok büyük bir aşama kat etmiştir.

Lionel: Kral’a kral gibi davranmayı öğrenmiş ve kendine legal bir statü ve kariyer edinmeyi (şövalye) ister hale gelmiştir. Finaldeki el sıkışma sahnesinde o da krala (film boyunca ilk kez) “Majeste” şeklinde hitap edecektir.

Bertie, arketipinin ne olduğuna dair ipucunu kendi ağzından ifade edecektir. “Ben bir deniz subayıyım, kral değil”. Yani; Zoraki Kral filmi, bir gölge savaşçı (korkak) ile bir manuplatör büyücünün olgun erkeklik güçlerini, düşe kalka, çatışa çatışa birleştirerek birlikte olgunlaşmalarının hikâyesidir.

Arketip; tanımı gereği, dinamik bir insanlık sürecini ifade eden bir terimdir. Bu dinamizmin yönü klasik drama da olgunlaşma olarak tanımlanmıştır.”

Evet, bu akşamlık da bu kadar. Sizlere de, Deniz Hanımın tavsiyesi ile seyrettiğim ve seyrederken büyük keyif aldığım bu filmi kesinlikle izlemenizi öneririm.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşça kalın.

Hakkı Şenkeser.


Yorumlar

Yorum Gönder