Bir önceki hafta sonu, 2 Temmuz Pazar günü Kazancı Dostluk
Koşusunda 10 K koşmuştum. Aşırı sıcak hava, zorlu parkur ve antrenmansızlık
sebebi ile koşunun 2.yarısında, Kozluören Köyü dönüşü özellikle parkurun son 2
kilometresindeki dik rampayı çıkarken oldukça zorlanmıştım.
Bu sebeple bir sonraki hafta yani 9 Temmuz Pazar sabahı
koşulacak Ulubat Gölü Leylek Koşusunda koşsam mı koşmasam mı? Diye düşünmedim
desem yalan olur. Havanın yine çok sıcak oluşu, 15 K mesafeli koşu olması ve
yine geçtiğimiz haftaki mazeretlerim, fazla kilolar ve antrenmansızlık.
Fakat bu düşünceleri hemen kafamın içerisinden def edip
koşmaya karar verdim. Eğer hedeflediğim gibi Kasım ayındaki İstanbul
Maratonunda tekrar 42 K koşacaksam bir antrenman niteliğindeki bu koşuları
kaçırmamalıydım. Koşu rutinini kazanmak, motivasyonumu arttırmak, metabolizmamı
hızlandırmak en önemlisi kuvvetlenip dayanıklılığımı arttırmak için bu koşular
benim için oldukça önemli.
Koşu sabahı niyetim, Eski Karaağaç Köyüne organizasyon
komitesi tarafından organize edilen otobüsler ile gitmekti. Daha sonra kendime,
biraz daha yarış öncesi ve sonrası konforlu ulaşım sağlamak amacı ile özel aracım
ile gitmeye karar verdim ve sabah saat 07.00’ de evimden Ulubat Gölü kıyısındaki
Eski Karaağaç Köyüne doğru yola çıktım.
Yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuk sonrası köye vardım ve
aracımı otoparka park ettim. Start noktası bayağı bir hareketlenmişti. Bir
yanda kayıt yaptırıp göğüs numaralarını alan sporcular bir yanda koşu öncesi
ısınan sporcuları görmek motivasyonumu arttırmış bir an önce koşmaya başlamak
için sabırsızlanmıştım. Ama önce kaydımı yaptırıp göğüs numaramı almalıydım.
Koşuda 166 göğüs numarası ile koşacaktım. Kaydımı yaptırıp
göğüs numaramı formamın üzerine iğneledikten sonra koşu öncesi ısınma
antrenmanı yapan Adım Adımlı arkadaşlarıma katıldım. Niyetim sıcak havada
kendimi çok fazla yormadan açma germe hareketleri yapmaktı.
Start vaktinin yaklaşması ile bizde diğer koşucular gibi
yerimizi almıştık. İşaretin verilmesi ile birlikte saat 09.30’da koşmaya
başladık. Genelde tüm koşularda yaptığım gibi gurubun arkalarında ve yavaş bir
çıkış yapmıştım. Müsabık ve hazır bir sporcu olmamam ve hedefimin katılmak ve
en önemlisi koşuyu her hangi bir sakatlık yaşamadan sağlıklı bir şekilde
bitirmek olduğu için bu şekilde başlamak benim için oldukça önemliydi.
Koşunun ilk kilometreleri muhteşem Ulubat gölü manzarası
eşliğinde göl kenarındaki taş parke zeminde koşuldu. Koşunun ilk
kilometrelerini parkurun bu kısmında Adım Adım Bursa Komitesinden de
arkadaşlarım olan Serdar Özkaleli ve Seçil Kılıç ile birlikte geçtik. Koşunun
ilk kilometrelerinde tedirginliğim üzerimden uçup gitmişti. Beklediğimden de
iyi durumdaydım. Sanırım bu olumlu hava bizleri fotoğraflayan Barış Gider’in
objektifine de yansımıştı.
Koşunun bundan sonraki kısmı yaklaşık 2,5 kilometre
koşacağımız toprak parkurdan oluşuyordu. İlk su istasyonundan su alıp bir
miktar içip kalanı da başımdan aşağı boca ederek koşmaya devam ettim. Sıcak
hava etkisini artık iyice hissettirmeye başlamıştı. Yanıma saat, telefon vs. her
hangi bir ölçüm cihazı almadığım için tahminen ne kadar koştuğumu da
kestiremiyordum. Yazarken verdiğim mesafe ve ölçüm bilgilerini ise google earth
programından çıkartıp sizler ile paylaşıyorum.
Toprak parkurdan çıkıp stabilize yolda koşmaya
başladığımızda güneş artık iyice tepemizdeydi. Tempomu biraz daha düşürerek
koşmaya devam ettim. Yaklaşık 2,5 kilometre nispeten daha düz bir zeminde
koştuktan sonra koşunun en dik ve bozuk kısımlı kısmını yürüyerek çıktım.
Tahminim koşuya katılan pek çok koşucuda bu kısmı ya yürüyerek ya da yürüme ile
koşma arasında bir tempoyla ağır ağır çıkmışlardır. Yaklaşık 100 metrelik bu
kısmı aştıktan sonra artık nispeten daha düz ama bozuk bir toprak yolda koşmaya
başlamıştık.
Artık yolun karşısından önce dereceye gireceği belli olan
koşucular sonra diğer koşucular dönmeye başlamışlardı. Onları görünce eh artık
yarıya az kalmış diye içimden geçirdim ve koşmaya devam ettim.
Nitekim dönen koşuculardan, 1 kilometre kaldı, 500 metre
kaldı diye dönüş noktası ile ilgili geri bildirimler alıyordum ki. Dönüş
noktasını uzaktan gördüm.
Dönüş noktasını ağır ağır geçtikten sonra artık koşunun
kalan kısmını kafamda daha iyi tasarlayabiliyordum. Özellikle aynı parkur
üzerinde gidiş dönüş olarak koşulan etaplar size artık parkuru tanıdığınız ve
yaklaşık durumunuzu bildiğiniz için koşunun kalan kısmında nasıl koşmanız
gerektiğini söylüyordu.
Bende kalan 7,5 kilometreyi tempom iyice düşmesine karşın tamamlayabileceğimi
artık biliyordum. Böyle durumlarda kendinize kısa hedefler koyarak koşmak
gerçekten motivasyonunuzu korumanıza yardımcı oluyor. “Karşıdaki eve kadar
tempomu düşürmeyeceğim. Ya da ileride gözüken elektrik direğine kadar durumumu
koruyacağım” tarzında küçük hedefler, kafanızda parkuru bölüp sıkılmadan
koşmanıza yardımcı oluyor.
Stabilize yoldan çıkıp tekrar toprak yola girdiğimde artık
koşunun son 2,5 kilometresine girdiğimi biliyordum. Koşunun kalan bu kısmının
benim için çok kolay geçmediğini rahatça söyleyebilirim. Artık ciddi biçimde
yorulmuş adeta topuklarımı yerde sürüyerek koşmaya çalışıyordum.
Finish noktasını uzaktan gördüğümde, bacaklarımda kalan son
derman ile tempomu biraz daha arttırarak koşmaya devam ettim.
Veeee finish. Bir koşuyu daha çok şükür sağlıklı bir biçimde
bitirmiştim. Sevgili Barış Gider’in finish fotoğrafları sanırım her şeyi çok
güzel ifade ediyor. Sonrasında anı madalyası ve alkışlar, tebrikler. Tek kelime
ile kendinizi harika hissediyorsunuz. Sıcak hava ve kendi adıma geçerli sayılabilecek mazeretlerime rağmen 15 K uzunluğundaki parkuru 1 saat 58 dakika sürede bitirmek gerçekten güzeldi.
Evet, bir koşu hikâyesi daha burada sona eriyordu. İstanbul
Maratonun artık sayılı zaman kaldı. Daha çok koşmam daha çok antrenman yapmam
lazım. Yarın sabah Uludağ zirveye çıkacağım. Özellikle dağlarda yaptığım uzun
yürüyüşlerin ve tırmanışların faydasını özellikle fiziksel ve mental dayanıklılık
anlamında bir önceki 42 kilometre koşusunda fazlası ile görmüştüm.
Ne diyeyim koşmaya ve dağlara çıkmaya devam.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın.
Hakkı Şenkeser.
Yorumlar
Yorum Gönder