Zirveye Ulaşmanın Yolu...


Bir Kişisel Gelişim Yazısı;
Hedefiniz de zirveye ulaşabilmek için bazen farklı bir bakış açısı lazımdır!
Hakkı Şenkeser.

Bir dağın zirvesinde olmanın keyfini önce eteklerinde yürümeden nasıl yaşayabilirsin?


Kişisel gelişim uzmanı, yazar ve meşhur, “Ferrari’sini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin Sharma’nın çok beğendiğim ve kullanmaktan da çok büyük keyif aldığım bir sözü.


Neresinden bakarsanız bakın müthiş anlamlı bir söz. Hayatınız, deneyimleriniz ve sonrasın da yaşamayı planladıklarınız hatta hedefleriniz ile ilgili pek çok şeyi bu kısacık cümlede bulabilmeniz fazlasıyla mümkün.


Bildiğiniz üzere ben dağları çok seviyorum. Dağlar, hayata farklı bir gözle, farklı bir pencereden bakabilmemi, çok daha fazla olgunlaşmamı, uzun vadede gerçekçi hedefler koyarak sabırla bu hedefler üzerinde ilerlememi sağladı. Dağcılığı ve dağları artık sadece bir spor ya da bir hobiden daha çok, yaşamıma anlam katan, mücadele gücü ve azmimi geliştiren, yeni keşifler yapmamı sağlayan bir öğreti olarak görüyorum.


Türk dağcısı Tunç Fındık’ın, 8000/Yüksek Macera isimli kitabının önsözünde yazdığı gibi, “Keşif olayı Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda değildir.” İnsan ruhu zorluklarla mücadele etmeye ve keşif yapmaya ihtiyaç duyar.


Bir dağın zirvesine çıkmak için ilk önce sabır ve azim gereklidir. Zirve yolu uzun ve zorluklarla doludur. Onun için bir bedel ödemeniz gerekir. Ödeyeceğiniz bedel ise illa para olmak zorunda değildir. Bu yolda akıtacağınız ter, çaba, gayret hatta sabır hepsi bir bedeldir. 


Eğer öyle olmasaydı zaten adı da zirve olmazdı. Önce eteklerinde yürümeniz gerekir. Çıkacağınız dağın zirvesini uzun uzun seyretmeniz, çıkacağınız en uygun parkura, sizi zirveye ulaştıracak en doğru yola karar vermeniz gerekir.

Ben her zirve tırmanışı öncesinde, çıkacağımız dağın eteklerinde uzun uzun yürürüm. Çoğu kez yalnız yapmayı sevdiğim bu yürüyüşlerde sadece çıkacağım dağı, zirvesine nasıl ulaşacağımı düşünmem. Hayatım ile ilgili geleceğim ile ilgili pek çok şeyi de bu yaptığım yürüyüş sırasında düşünürüm ve planlarım. Dağların eteklerinde sizler için çıkacağınız zirve ve hayatınız ile ilgili pek çok ipucu vardır. Yeter ki nasıl bakacağınızı bilin.


Dağlardaki yaşam sadece biz insanlar için zorlu değildir. Bitki örtüsü ve yaban hayat devamlı bu zorlukların içerisinde doğar, büyür ve yok olurlar. Dağları oluşturan kayalar, taşlar bile bu zorlu yaşam şartları içerisinde aşınmaya nihayetinde parçalanıp un ufak olmaya mahkûmdurlar. “Taşı delen suyun ağırlığı değil, devamlılığıdır.”

Bu zorlu coğrafi şartlar içerisinde yaşam mücadelesi veren tüm canlılar, dağın kendisi bile bakmasını bilene ilham verir.


Zirve yolu ise uzun ve yorucudur. Öyle bir solukta çıkamazsınız. Arada oturup dinlenmeniz ve hedefinizi gözden geçirmeniz gerekir. Zirve yolunda sizi her zaman güllük gülistanlık bir atmosfer beklemez. Zirve yoluna çıkan ve bu zorluğa talip olan, her türlü hava şartlarına, sıcağa, soğuğa, rüzgâra, yağmura ve kara, bedeninin ve beyninin yüksek irtifada vereceği her türlü tepkiye hazır olmalıdır. Arada soluklanmanız gerekir. Hatta yatıp dinlenmek, uyumak gerekir. Evet, zirveye çıkabilmek için yürümek gerekir. Ama bazen de daha hızlı yürüyebilmek için adımlarınızı güçlendirmeniz gerekir. Bunun için de durup dinlenmeli ve derin bir soluk almalısınız.


Yine çok sevdiğim bir söz. “Demiri döverken ona darbeler indirmek için demirin üzerindeki çekici geri çekmek ondan vazgeçmek anlamına gelmez."


Yüksek irtifa dağların zirvesine öyle bir solukta çıkamazsınız.  Ülkemizin en yüksek dağı olan 5137 metre yüksekliğindeki Ağrı dağına dağcılar 3 günde çıkarlar. Vücutlarını, beyinlerini zorlu dağ şartlarına alıştırmak ve aklimatizasyon için.

Aklimatizasyon, kısaca yüksek irtifa ya uyum demektir. Çünkü irtifa arttıkça, azalan basınca bağlı olarak her 300 metrede bir oksijen % 3 oranında azalır. Yani bu da 3000 metre irtifada oksijen, deniz seviyesine göre % 30 düzeyinde azalmış demektir. (Hava % 78 Azot, % 21 Oksijen ve % 1’de argondan oluşur. Bu oran hep sabittir ve irtifayla değişmez. Ancak düşen basınç nedeniyle soluduğunuz oksijen miktarı azalır.) 


Dağda tırmanarak irtifa aldıkça, dokularda oksijen azalması (hipoksi) oluşur ve baş ağrısı, iştahsızlık, baş dönmesi, dikkat toplayamama gibi belirtilerle birlikte çeşitli ”yüksek irtifa rahatsızlıkları” ortaya çıkar. Kişiden kişiye değişmekle birlikte, ”yüksek irtifa rahatsızlıkları” genelde 2500-3500 metreler arasında başlar ve gerekli önlemler alınmazsa ölümcül olabilir.


Solunum sisteminden dokulara oksijen ve dokulardan da solunum sistemine karbondioksit, alyuvarlar içinde bulunan ve hemoglobin adı verilen bir protein ile taşınır. Aklimatizasyon ile kandaki alyuvar miktarı arttırılır ve böylelikle dokulara yeterli oksijenin ulaşması sağlanır.


Bazen de yürüdüğünüz parkuru değiştirmeniz gerekir. Çünkü “Gidilen yol önemli değildir. Gidilecek olan yer, yani dağın zirvesidir önemli olan.”


Yıllar öncesinde hazırladığım bir sunumu, kaya tırmanışı yaptığımız bir eğitimden ilham alarak hazırlamıştım.

Hedefe Ulaşmak İçin;


Uygun malzeme, ekipman ve donanım ile,


Hedefe inanmışlar ile bir araya gelerek ve takım çalışması yaparak,


İyi planlayarak,


Hazırladığın plana sadık kalarak,


Hedefe inanarak çalışmak gerekir.


Hedef yolunda ilerlerken,


Karşılaştığın engelleri iyi analiz edip,


Gerektiğinde alternatif planlar üretip,


Hedef yolunda yürümek gerekir.


Riskleri önceden öngörerek,


Risk almaktan,


Başarısız olmaktan ve düşmekten,


Yaralanmaktan,


Korkmadan takım arkadaşına güvenerek yürümen gerekir.


Hedefe ulaştığında takım arkadaşların ile başarının keyfini hep birlikte yaşamak ise,
Bir sonraki hedefine inanarak ve korkusuzca gitmeni sağlar.




Son söz; Ulu önderimiz Atatürk,”Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” Demiş. Bedeniniz yorgun olduğunda kendinizi güçsüz hissedersiniz. O sebeple geleceğe dair planlarınızı, hedeflerinizi asla düşünmeyin. Çünkü o anda beyniniz de yorgundur. Sadece dinlenmeye bakın.

Ben de öyle yapıyorum. Dağın zirvesine doğru yola çıkmadan önce önce eteklerinde yürüyor, dağın havasını ciğerlerime çekiyor, dağın bana sunduğu tüm güzellikleri inceliyor ve tüm bunlar için şükrediyorum. Sonrasında mı? Çadırıma çekiliyor ve dinleniyorum. Yukarıda yazdığım gibi zirveye sağlıklı bir şekilde çıkabilmek, daha hızlı yürüyebilmek ve adımlarımı güçlendirmek için. Bunun için de durup dinlenmenin ve derin bir soluk almanın önemini bilerek.


Unutmayın! Güç zaferlerinizden gelmez. Mücadeleleriniz gücünüzü geliştirir. Zor bir hayatın içinde olduğunuzda ve teslim olmadığınızda. İşte güç budur...

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

Hakkı Şenkeser.











Yorumlar