Bugün hepimizin
de bildiği üzere 24 Kasım Öğretmenler günü. Bu vesileyle yüce önderimiz,
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün izinden giden ve onun söylemiyle, bu yazımın
başlığında sizler ile de paylaştığım gibi Cumhuriyet için, “fikri, vicdanı,
irfanı hür” nesiller yetiştiren, yetişmesine vesile olan tüm öğretmenlerimizin
ve eğitimcilerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
Cumhuriyetimizin
günümüzde her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğu fikri, vicdanı ve
irfanı hür nesiller ihtiyacını Atatürk daha Türkiye Cumhuriyetinin ilk
yıllarında görmüş ve bu anlamlı sözü 25.08.1924’de Öğretmenler Birliği toplantısında
öğretmenlere hitaben söylemiştir.
Peki, Atatürk
fikri, vicdanı, irfanı hür nesiller derken ne demek istemiştir. Neden içinde
bulunduğumuz yüzyıl da böyle nesillere daha çok ihtiyacımız var?
Tüm bu sorulara
cevap aramadan, kendi okuduklarımı, konu ile ilgili görüşlerimi sizler ile
paylaşmadan önce, “Neden 24 Kasım?”, “Neden Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
Başkomutanı aynı zaman da Başöğretmenlik unvanı da almıştır?” Bu konular ile
ilgili de birkaç satır müsaadenizle yazmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren getirdiği yenilikler
ile geleceğimizi “muasır medeniyetler” seviyesinde yeniden inşa etmemiz
gerektiğini her fırsat da dile getirmiş ve bu yönde çalışmalar yapmıştır.
Özellikle
Atatürk’ün söylemi olan muasır medeniyetler cümlesini kullanmak istedim.
Atatürk muasır medeniyetler derken gelişmiş devletlerde ki teknolojik,
bilimsel, ekonomik, kültürel ve sanatsal gelişmelerden bahsetmiş ve yeni Cumhuriyete
bir rol model olarak sunmuş ve hedef göstermiştir.
Atatürk’ün bu
anlamda attığı en büyük adımlardan birisi de harf devrimidir. Cumhuriyetin
beşinci yılında tüm devrimler peşi sıra uygulamaya konulurken yeni Cumhuriyetin
yaşadığı en büyük problemlerden birisi de, halkın geri kalmışlığın da etkisi
ile büyük çoğunluğunun okuryazar olmamasıydı. Yönünü artık yukarıda da
yazdığımız gibi muasır medeniyetlere çevirmiş bir Cumhuriyetin önünde ki en
büyük engellerden biri, belki de en büyüğü buydu.
Atatürk, bu konu
hakkında uzun çalışmalar yapmış hatta bir komisyon kurarak adına da “Alfabe
Komisyonu” demiştir. Nihayetin de uzun çalışmalar sonucun da Latin alfabesinde
mutabık kalınmış ve Atatürk yeni alfabeyi, dilci İbrahim Necmi Dilmen’den
öğrenerek 4-5 Ağustos 1928 gecesi Başbakan İsmet İnönü’ye aşağıda ki mektubu
yazmıştır.
"Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek
için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz
yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan bu yana kafalarımızı
demir çerçeve içinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden
kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine
yakın gelecekte bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum."
Atatürk,
aynı gece Sarayburnu'nda halka şunları söylemiştir:
"Bugün yapmak zorunda
bulunduğumuz çok değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk
öğrenmek... Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün yurttaşlara öğretiniz... Bunu
yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir
ulusun, bir sosyal topluluğun yüzde onu ancak okuma yazma bilir, yüzde doksanı
bilmezse, bundan insan olanların utanması gerek."
Nihayetinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım
1928'de 1353 Sayılı Yasayla 29 harften oluşan yeni Türk abecesini kabul etmiş
ve Bakanlar Kurulunun 11 Kasım 1928 yılında aldığı kararla Mustafa Kemal
Atatürk’e Başöğretmenlik unvanı layık görülmüştür. 24 Kasım 1928 tarihinde ise Atatürk
Bakanlar Kurulunun aldığı bu kararı kabul etmiştir.
Atatürk’ün 100.doğum günü olan 1981 yılından
itibaren de 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak tüm yurdumuzda kutlanmaktadır.
Şimdi
tekrar yazımızın başlığına dönelim.
Atatürk,
fikri, vicdanı, irfanı hür nesilleri işaret ederken ne demek istemiştir?
Öncelikle
“Fikir” nedir?
Fikir,
en yalın haliyle, Türk Dil Kurumunun tanımıyla “Düşünce” demektir. İnsanlara
özgü bir kavramdır ve her insanın kendi yaşamıyla ve içinde bulunduğu aile,
toplum, sosyal çevresi ile ilgili fikirleri vardır. Bu en doğal hakkımızı
kullanırken en önemli kural fikirlerin yani düşüncelerin açık, net, bağımsız ve
hoşgörülü olmasıdır. Düşüncelerimiz açık olduğunda insanlar ne demek
istediğimizi çok daha iyi anlar. Yine fikirlerimiz bağımsız olursa,
düşüncelerimizi çok daha rahat paylaşır bizim gibi düşünen ya da düşünmeyen
insanlar ile daha iyi iletişim halinde oluruz. Bu sayede gelişmeye ve değişime
daha açık olur ve ufkumuz genişler. Burada unutulmaması gereken, her insanın
farklı fikirleri olabileceği ve bunu dile getirirken en büyük kuralın
karşılıklı hoşgörü çerçevesin de fikirlerin dile getirilmesi gerekliliğidir.
Vicdan
nedir?
Yine
Türk Dil Kurumunun tanımıyla, kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda
bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden
yargılama yapmasını sağlayan güçtür. Bu tanım eşliğinde sanırım vicdanlı insan
derken, kendi menfaatleri kadar diğer insanların da menfaatlerini gözeten,
insan hakları ve kurallarına saygılı insanların kastedildiğini rahatlıkla anlayabiliriz.
Ve
gelelim İrfan’a. Nedir irfan?
Türk
Dil Kurumu sitesinde İrfan’ı bilme, anlama, sezme, gerçeğe ulaştırıcı güçlü
seziş, kültür olarak tanımlamış ve Atatürk’den bir söz ile örneklendirmiştir. “En
büyük emelim maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir.”
Sanırım
sadece irfan’ın tanımında ki Atatürk’ün söylediği bu söz bile yazının
başlığının ne demek istediğini fazlasıyla anlatıyor sanırım.
Atatürk,
fikri, vicdanı, irfanı hür nesillerin yetişmesi gerektiğini işaret ederken, o
hep hayal ettiği ve ömrünün sonuna kadar o hedefe ulaşmak için gayret sarf ettiği
muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için gerekli olan başlıca kriterleri
sıralamıştır. Fikri olan, fikrini açık ve net bir şekilde, özgürce dile getiren
bunu yaparken de insan haklarına saygılı, çok okuyan, araştıran, dinleyen, teknolojiyi
ve bilimi takip eden bir genç neslin bu ülkeyi onun hayallerine
taşıyabileceğini o zamanlardan günümüze işaret etmiştir.
Fikri,
vicdanı ve irfanı hür nesiller için Atatürk’ün işaret ettiği yolda çalışan tüm
öğretmenlerimizin ve eğitimcilerimizin, Öğretmenler Günü Kutlu Olsun.
Sevgilerimle.
Hakkı
Şenkeser.
Yorumlar
Yorum Gönder