Dâhice bir olay uzay madenciliği

Merhaba Arkadaşlar,

Daha önce, Yeni Bir Çağın Ayak Sesleri başlıklı yazısı ile Benim Dikey Dünyam başlıklı bloğum da misafir yazar olarak yazısını paylaşan İrem Güner arkadaşımız, Dâhice bir olay uzay madenciliği başlıklı yazısı ile bir kez daha bloğum da misafir oluyor. Keyifli yazısı için kendisine teşekkür ediyor ve yazısı ile ilgili müsadesiyle bir yorum yapmak istiyorum.

Gelecek hayalden ibaret ve geleceğe dair hayaller kuran ülkeler hep bir kaç adım ötemizde koşmaya devam ediyorlar. Peki, biz ülke olarak bu konuda neler yapıyoruz? Ya da yapmalıyız? Sanırım ne zaman ülke olarak sadece gözümüzü değil başımızı da Atatürk'ün de dediği gibi (İstikbal Göklerdedir) yukarıya çevirirsek biz de koşmaya başlarız. Umarım çok daha fazla geç kalmayız...

Şimdi de sizleri yazar ve yazısıyla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar.

Dâhice bir olay uzay madenciliği

Misafir Yazar : İrem Güner

Yazıyı Haber Kaynağında Oku.

Uzay hep sırları barındıran merak edilen bir bilinmezlik. Dünya’dan sonra ki en büyük evimiz. Önce Dünya’nın parçalarıyız sonra kocaman sınırsız bir boşluğun.

Gece ve gündüz olması, ayların ve yılların geçmesi, güneş tutulması… Haklarında sınav soruları bile var. Bizler bilimsel açıklamalarını dersleri geçmek için ezberlerken, dâhice bir fikirle şirketler başka gezegenlerin madenlerine talip olmuşlar bile. Gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor.



Uzaylıların varlığını tartışıyorduk bir ara; sonra varlığına karar vermiş olacağız ki dost mu, düşman mı? sorusu düştü içimize. NASA’nın (Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi) yaptığı açıklamalar ilgiyle takip ediliyor her zaman. Nereden geldiği bilinmeyen sinyallerin, iletişime geçmek isteyen uzaylılara ait olduğuna inandık bazen. Cevap versek bir türlü, vermesek bir türlü; çünkü insanlık onların madenlerinin peşinde!

Geçen gün şu görünce ister istemez, kumandanın kanal çevirme tuşuna bastığım programlardan biri vardı. Tartışma programı! İtinayla herkesin birbirine bağırdığı, lafını kestiği ve ortada mantıklı bir sonucun olamadığı o malum programlar. Ama bu sefer ki öyle değildi; tam da bu konu üzerineydi.
Teksas merkezli bir enerji şirketi Ay’da gezegenler arası bir yakıt istasyonu kurmayı planlıyormuş. Çin’de bu madenlerin peşinde önemli çalışmalar yapmaya başlamış. Bu alanın adı: Uzay madenciliği. Cep telefonu, bilgisayar ve araba aküleri gibi birçok cihazın üretiminde kullanılan ve nadir bulunan madenleri uzaydan getirme söz konusu.


Ay’da bulunan suyun “tabi ki donmuş su bu”; hidrojen ve oksijene ayrıştırılarak roket yakıtı olabildiğini biliyor muydunuz?


Ne kadar değerli olduğunu anlayabiliyoruz zira Dünya’ya düşen bir meteorun küçük parçaları bile uçuk fiyatlarla satılıyor ve bu sayede zengin olanlar bile var. Bizi yormadan ayağımıza geliyor bir kısmı, gelemeyenleri için de mesafelerin ötesine Ay’a ve Mars’a üs kurmaya gideceğiz şartlar sağlanınca.
Tükenmekte olan kaynaklar adına süper bir gelişme. İnsan yaşamının devamını fısıldıyor gelecek nesillere. Her konuda olduğu gibi bu konuda var şüphe! Çünkü ülkeler arası yarış bu sahada da başladı. Hatta bunun için yasa çıkaran ülkeler bile var.


Öyle ya; hangi gezegenden bize ne pay düşecek. Burası bitti sırada Uzay var, bir de bunun etik olup olmadığı! Yıllar sonra Mars’ta gezinirken; çocuklarımıza eskiden buralar tarlaydı diyecekmişiz gibi bir his var içimde!


Eğer şu uzaylılar bir yerlerde karşımıza çıkarsa utanç duyacağız madenlerine talip olduk diye. Eminim ki bizleri anlayışla karşılarlar; Ay çünkü bizim uydumuz! Geriye kalanlar için ise; Gezegen buldum kimindir, sahibi yoksa bizimdir!


Baltalar elimizde uzun ip belimizde biz gideriz Uzaya hey Uzaya…

Yorumlar