Koç'tan Tavsiyeler 2 - Zirveyi mi hedefliyorsun?




Merhaba Sevgili Arkadaşlar,

Bir Profesyonel Koçun Dünyası, başlıklı bloğum henüz emekleme aşamasında olan çok yeni bir blog. Umarım zaman geçtikçe ve içerik olarak da zenginleştikçe  ağabeyi olan ve önümüzde ki ay 1 yaşına girecek olan, Benim Dikey Dünyam başlıklı kişisel bloğum gibi serpilecek ve büyüyecek.

Koç'tan Tavsiyeler 1, başlıklı yazı dizimizin ilk bölümünde özellikle yeni mezun ve iş arama sürecinde olan genç arkadaşlarımız için, "İş Arama Sürecinde Sosyal Medyanın Önemi" başlıklı yazımı paylaşmıştım.

Koç'tan Tavsiyeler 2, de ise bu sefer gözümüzü daha yükseklere yani zirvelere çevireceğiz. Başlığımız, Zirveyi mi Hedefliyorsun? Konumuz ise zirveye ulaşmak için ihtiyacımız olan yetkinlikler olacak.

Hadi başlayalım o zaman...

Beni tanıyanlar ya da daha önce yazmış olduğum yazılarımı okumuş olanlar. Bu yazının başlığını okuduktan sonra "Zirveyi mi "Hedefliyorsun?" derken dağlardan bahsedeceğimi düşünmüş olabilirler. 


Dağlar ya da dağcılığın hayatımda ki pek çok ilerleme ve hedef için bana ilham kaynağı olduğu doğrudur. Ama bu yazımın ana konusu, her ne kadar benim için bir rol model olsa da dağlar olmayacak.

Her ne kadar yazımızın konusu dağlar olmayacak desem de, Zirveyi mi Hedefliyorsun? derken yine dağlardan yola çıkacağım ve  "Benim Dikey Dünyam" diyerek bir yandan da kendime de koçluk yapacak, kendi zirve hedefimi de devamlı hatırlayacağım.

Evet, sevgili arkadaşlar, hayatta hepimizin bir ya da birden fazla maddi, manevi bir beklenti içerisin de olduğumuz istek ve hedeflerimiz muhakkak vardır. Bu istekler ya da hedefler, kariyer yapmak, çok para kazanmak, iş kurmak, kişisel gelişim, üniversite okumak, ev almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, sağlıklı yaşamak, uzun yaşamak, kötü alışkanlıklardan kurtulmak, bir ya da birden farklı konuda uzmanlaşmak gibi pek çok hedef olabilir.


Birbirinden farklı beklentiler içeren bu hedeflerin her ne kadar amaçları farklı olsa da onlara ulaşabilmek için, düşünmeniz ve üzerinde ısrarla durmanız gereken 4 ortak noktaları var.

İstemek
Çalışmak
Motivasyon
Sabır

Konunun detayına girmeden önce bana hem bu yazı hem de hayatımda ki ulaşmayı hedeflediğim, hedeflerim için de ilham kaynağı olan yazımın başlığı ile ilgili birkaç cümle yazmak istiyorum.

Benim Dikey Dünyam, orijinali “my vertical world” olan Polonyalı efsane Himalaya dağcılarından ve yeryüzünde sayıları 14 tane olan ve tamamı Asya Kıtasında ve Himalayalar dağ silsilesinde yer alan 8000 metrenin üzerinde ki dağların tamamına çıkan dağcı Jerzy Kukuczka’nın kitabının ismidir.

(Jerzy Kukuczka, Doğum Tarihi, 24 Mart 1948 Polonya, Ölüm Tarihi, 24 Ekim 1989 Himalayalar da Lhotse dağı tırmanışı sırasında.)



Öncelikle bana hedefime ulaşmam için devamlı başımı yukarıda tutmam gerektiğini ama önümde ki engelleri de görebilmek için tırmanırken önümü de kontrol etmem gerektiğini hatırlattığı için. 

Motivasyon kaynağım olduğu ve hedefime ulaşmak için çok çalışmam gerektiğini bunun yanında sabırlı olmamı da hatırlattığı için.

Gördüğünüz gibi rol modelim olan dağlar ve dağcılık bizi tekrar hedefe ulaşmak için olmaz ise olmaz olan o 4 kelimeye götürdü.

İstemek
Çalışmak
Motivasyon
Sabır

Hedefin adı hiç önemli değil. İster adı, yüksek bir dağın zirvesine çıkmak, ister uzunca bir süredir üzerinde çalıştığınız kitabı yazmak, ister sağlıklı ve uzun yaşayabilmek için kilo vermek isterseniz terfi etmek olsun hiç fark etmez. Önce istemeniz sonra o hedefe ulaşabilmek için çalışmanız bu ara da önünüze çıkabilecek tüm olumsuzluklar karşısında motivasyonunuzu güçlü tutmanız ve sabırlı olmanız gerekir.

Hadi gelin şimdi bu 4 başlık üzerinde biraz daha konuşalım.

İstemek Nedir?

Çocukluğumuzdan bu yana önce anne ve babamız sonra öğretmenlerimiz nihayet artık olduk dediğimiz anlarda bile yöneticimizden, doktorumuzdan, aile büyüklerimizden hatta çevremizde ki pek çok insandan, hayatımız boyunca bu kelimenin geçtiği pek çok söylem duyarız.

Yeter ki iste. İstemen yeter. İstersen başarırsın. İstemeyen bebeğe emzik vermezler v.b.
Bakınız Türk Dil Kurumu “istemek” kelimesini nasıl tanımlamış.


İstek duymak ve arzulamak.

Bir şeyin kendisine verilmesini ya da yapılmasını söylemek, dilemek.

Ama eğer söz konusu olan bir hedefe ulaşmak ise istemek kelimesini bu kadar basit bir şekilde tanımlayamaz ve anlatamazsınız. Sonuçta bir çay bahçesine gittiğinizde garsondan size bir bardak çay getirmesini söylediğinizde de istersiniz. Ya da ben artık bu şirketin CEO ‘su olmalıyım dediğinizde de istersiniz. Arada ki fark istemenin şiddeti yani tutkusudur. Eğer rüyalarınıza girecek kadar istemiyorsanız hedefinize ulaşmak konusunda çok istekli olmadığınızı rahatlıkla söyleyebilirim. Hedefine ulaşmak isteyen kişinin uğruna çıkacağı yolun uzunluğunu yine bence ne kadar arzu ile istediği belirleyecektir.

O zaman ilk önce tutku ile isteyeceğiz.

Peki, sadece istemek yeter mi?

Eğer yukarıda verdiğimiz örnekte ki gibi isteme eylemi basit bir karşılık gerektiriyorsa yani bir bardak çay istiyorsanız yeter. Ama bir şirketin CEO ‘su olmayı hedefliyorsanız, akademik kariyer yapacak ve profesör olacaksanız, kitap yazacaksanız, çok kilo verecekseniz ya da dünyanın en yüksek dağı olan Everest’in 8848 metre yüksekliğinde ki zirvesine çıkacaksanız kesinlikle yetmez. İstediğiniz kadar isteyin, hayal edin, rüyalarınızda görün ama ikinci adıma yani çalışmak faslına geçmediğiniz sürece o hedef sadece hayallerden ibaret kalacaktır.

Çalışmak Nedir?

Yine isterseniz ilk önce Türk Dil Kurumundan çalışmak kelimesinin karşılığını öğrenelim.

Bir şeyi oluşturmak veya ortaya çıkarmak için emek harcamak.

Herhangi bir iş üzerinde olmak.

Bir şeyi yapmak için gereken çarelere başvurmak, o şeyi gerçekleştirmek için kendini zorlamak, çaba harcamak.


Sanırım amacımız bir hedefe ulaşmak söz konusu olduğunda en doğru karşılık üçüncü tanım olsa gerek değil mi? Bir şeyi yapmak için gereken çarelere başvurmak, o şeyi gerçekleştirmek için kendini zorlamak, çaba harcamak.

Ama kesinlikle çok çalışmak değil. Etkili yani akıllı çalışmak. Uzun saatler, günler, aylar hatta yıllar boyunca çalışıp yorgun düştüğünüzü üstelik bu yorucu ve uzun çalışma hayatınız boyunca hedefinize de ulaşamadığınızı bir düşünsenize!

Peki, nasıl etkili çalışacağız?

Tabiî ki öncelikle iyi bir planlama yapmalısınız. Kolay anlaşılabilmesi için basit bir örnek vereyim.

Diyelim ki yemek yapacaksınız. Hatta ilk defa yapacağınız, tarifini bir kitapta okuduğunuz bir yemeği pişirmeyi ve akşam misafirlerinize ikram etmeyi hedefliyorsunuz. İlk önce ne yapardınız?

Listenizi gözden geçirir, elinizde ki malzemeleri kontrol ederdiniz. Eksik malzemeler için alışverişe çıkar eksikliklerinizi giderirdiniz. Tarifi dikkatlice uygular uygun ölçü ve pişirme süresinde yemeğinizi hazır ederdiniz değil mi?

İşte hedefinize ulaşmak için de öncelikle iyi bir planlama yapmalısınız. Neye ihtiyacım var? Hangi yetkinliklerim yeterli? Ya da hangi yetkinliklerimi daha çok geliştirmeliyim? Sorularını kendinize sormalı ve tüm aşamaları gözden geçirip düzenli notlar almalı gerektiğinde planı durumunuza göre gözden geçirmeli hatta revize etmelisiniz.

 Gereksiz ayrıntılarla uğraşmayın, önceliklerinizi belirleyin. Yaptığınız sıralamayı takip edin. Düzenli olun ve sık sık not alın. Böylece durup nerede olduğunuzu görmeniz gerektiğinde hatta geriye dönüp tekrar üzerinden geçmek istediğinizde düzenli tutuğunuz notlar size yol gösterecektir.

Bugünün işini yarına bırakmayın ve kesinlikle zaman yönetimini öğrenin. Biliyorsanız uygulayın.

Peki, arzulu bir şekilde istedik. Hatta çalışmaya da başladık. Üstelik planlı ve disiplinli bir şekilde de ilerliyoruz. Ama bir yandan da yolumuzun çok uzun ve çetin olduğunu da biliyoruz. Peki, bu uzun süreç boyunca çalışma arzumuzun hep aynı seviye de kalabilmesi sizce mümkün mü?

Tabiî ki çok mümkün değil. Çünkü bizler birer makine ya da robot değiliz. İnsanız ve bizleri olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek pek çok duyguya sahibiz. Ve hedefimize yürürken bu uzun ve çetin süreçte, duygusal anlamda pek çok iniş ve çıkışlar yaşamamız da fazlasıyla insancıl davranışlar.

İşte tam da burada ihtiyacımız olduğu anda üçüncü bir kelime devreye giriyor. Motivasyon.
Peki, Motivasyon Nedir?

Öncelikle motivasyon Türkçe bir kelime değil. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde Motivasyon kelimesinin karşılığı isteklendirme ve güdülenme olarak geçiyor. Latince,  “movere” harekete geçmek sözcüğünden ortaya çıkmış bir kelimedir. Bir işi yapmak için içimizde duyduğumuz güçlü bir istek, arzu olarak da tanımlanabilir.  En basit tabiriyle, bir şeyleri yapabilme arzusu, sizi harekete geçiren şeydir.


Motivasyon, moral, motivasyon şeklinde sık birlikte kullanıldıklarından olsa gerek moral ile de karıştırılmaktadır.

Aslında birbirlerinden farklı kelimelerdir. Motivasyon bizi harekete geçiren güç iken moral daha çok o an ki ruhsal durumumuz ile ilgilidir. Ama her ne kadar kelime anlamları farklı da olsa kesinlikle birbirlerini tamamlayan iki kelimedir ve birbirlerine kesinlikle ihtiyaçları vardır. Biri olmadan bir diğerinin varlığı eksik ise hedefinize ulaşabilmeniz çok mümkün olmayacaktır.

Motivasyonun tanımını kısaca yaptık. Peki, neden biz insanlar motivasyona ihtiyaç duyarız?
Tabii ki ihtiyaçlarımız için. Biz insanlar daima hayatımızın her döneminde, çocukluktan yaşlılık dönemi de dâhil olmak üzere motivasyona ihtiyaç duyarız. Bunun en temel sebebi de ihtiyaçlarımızdır. Yazımızın başında da yazdığımız gibi her birimizin hayattan farklı beklenti ve istekleri yani ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların her biri de hedefleri ortaya çıkarır. Zaten bu istek, ihtiyaç ve hedefler olmasaydı yaşamanın da bir amacı olmazdı.

Motivasyon daha doğduğumuzda ailemizde başlar, okul hayatımızda ve iş hayatımız boyunca ölünceye kadar devam eder. Topluma mal olmuş bir kavram olan motivasyon doğru kullanıldığın da tüm insanlığın faydasına olacaktır. Motivasyonun eksikliği kadar fazlalığı da bazı sıkıntılara yol açabilmektedir. Aşırı hırs, kavga, stres, çekişmeler olası yan etkileridir.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi hepimiz hayatımızın her dönemin de fazlasıyla motivasyona ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle de hedefimize yürürken. Kimimiz oluyor kimimiz olamıyoruz. Ama bir şekilde birileri tarafından motive edilme ihtiyacını hep duyuyoruz.

Ve işte geldik hedefe doğru olan uzun ve çetin yürüyüşümüzde ki son belki de en önemli kelimeye. Sabır

Sabır Nedir?

Türk Dil Kurumunun sözlüğünde sabır şöyle tanımlanıyor. 

Acı, yoksulluk, haksızlık v.b üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç. 

Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.


Başarılı insanların hayatlarına baktığınızda en önemli özelliklerinin sabırlı olmaları olduğunu görür ya da okursunuz. Sabır, koşulların zorlaştığı zamanlarda özgüven ve cesareti kaybetmeme duygusudur. Peki Sabırlı olmak nasıl öğrenilir mi?

Bence kesinlikle öğrenilebilir. Yeter ki isteyin. Sabırlı olmayı öğrenmek de aynen sabırlı olmak kadar zor olacaktır. Ama gerçekten de büyük işler başarmak ve hedefimize ulaşmak istiyorsak sabırlı olmaktan başka çaremiz olmadığını da yaşayarak ve tecrübe ederek öğreneceğiz.  Çünkü sabır, ani ve düşüncesizlikle atılmış adımların önüne geçer ve seçenekleri sakince değerlendirebilmek için bize zaman sağlar. Planlarımızı verimli bir şekilde uygulayabilmemize olanak verir.

Burada sabır ve sabırlı olmayı öğrenmek üzerine sayfalar dolusu yazı yazılabilir ama konuyu çok fazla uzatmadan, “Nasıl daha sabırlı olacağım?” diyenler için sadece küçük bir ipucu vermek isterim. Kendinize inanın ve güvenin.

Eğer başarıya ulaşacağınıza inanıyor ve kendinize güveniyorsanız zaten sabredersiniz…

Müsaadenizle kısa ama çok sevdiğim yine dağlardan alıntı bir cümleyle yazımı bitireyim.

“Önemli işler yapmak istiyorsanız dağları sırtınızda taşımaya hazır olmalısınız.”

Bir sonra ki yazım da görüşmek üzere hoşça kalın.

Yorumlar