Ekiplerin 5 Temel Aksaklığı

“İyi oyuncular bulmak kolaydır. Takım olarak oynamalarını sağlamak başka bir hikâye…”

Merhaba çok değerli Hakkı Şenkeser “Benim DikeyDünyam” okurları. Uzun yıllar boyunca devam eden çalışma hayatım boyunca başta tekstil sektörü olmak üzere farklı sektörlerde birçok yöneticilik deneyim oldu. 




Bu uzun yıllar boyunca bizzat üretimin içerisinde imalat ve ekip yöneticiliği tarafındayken devamında yalın 6 sigma süreç iyileştirme ve üretim verimliliği, ardından mesleki yeterlilik ve farklı sektörlere yönelik personel belgelendirme ve MYK-TÜRKAK akreditasyon danışmanlığı, satış pazarlama ekiplerinin kurulması ve yöneticiliği, müşteri ilişkileri yönetimi, yönetim danışmanlığı ve üretim yönetim sistemlerinin kurulması ve yönetilmesi yani dijital dönüşüm tarafında devam etti.

Dolayısıyla pek çok süreç yönetimi ve araçları, süreç yönetiminin ana girdileri olan insan, makine, çevresel etkenler, malzeme faktörü, alışkanlıklar ve tüm bu ana girdilerin çıktısı olan veri ile çalışma imkânım oldu. Tüm bu çalışmaların tamamında ekip çalışmasını yani TAKIM çalışmasını ve YALIN ÜRETİM metodunu her zaman tercih ettim.

Günümüzün şiddetli rekabet koşullarında varlıklarını sürdürmek isteyen işletmeler sürekli değişen koşullara en hızlı şekilde uyum sağlayabilmek amacıyla ürün ve hizmet yaratma süreçlerini israflardan arındırıp sadeleştirerek sunulan değeri mükemmelleştirmek ve bu yolla firma karlılığını, müşteri memnuniyetini, çalışan bağlılığını ve motivasyonu arttırmayı hedeflemektedirler.

Biz “Değer” kavramını yalın üretimin içerisinde, ne olduğu fark etmeksizin ürettiğiniz her şey ürün, hizmet, bilgi vs. müşterinin para ödemek isteyeceği hali olarak tanımlarız. Dolayısıyla Değer müşteri tarafından tanımlanır. Üretici tarafından da üretilir.

Müşteriler ise günümüzde düşük maliyetli, kaliteli ve tam zamanında üretim istemekte; bunu yapamayanların yerine de yapacak birilerini kolaylıkla bulabilmekte ya da alternatif üretici arayışına girebilmektedirler.

Bu durumda başarılı olmak ve hayatlarını devam ettirmek isteyen işletmeler için iki yol görünmektedir.

1.Yol Klasik Üretim Modeli;

Yapısında pek çok gereksiz unsur taşıyan ve hata, maliyet, stok, işçilik geliştirme süreci, üretim alanı, fire, müşteri memnuniyetsizliği gibi unsurların sıkça karşılaşıldığı bir üretim sistemidir.

Bu tip işletmelerde genellikle tıpkı bir futbol takımına maç kazandıran yıldız oyunculara benzetilebilecek bir modelde bazı çalışanlara güvenilmektedir. Dolayısıyla bu tip işletmelerde; “Raporlama” hatta biraz daha açalım “Hesap Sorma” ve “Hesap Verme” yetkinliklerinden de bahsedilmesi mümkün değildir.

Ancak unutulmamalıdır ki bireylere bağlı olan sistemler bazen sıra dışı başarılar kazanabilirler ama her oyunu kazanmaları mümkün değildir.

2. Yol Yalın Üretim Modeli;

Üretim sistemlerini daha sürdürülebilir yöneten, her türlü kayıp ve israftan arındırılmış dolayısıyla verimli işletmelerin benimsediği yol ise her türlü israftan arınıp çok daha az hata yaparak yalın üretim modelini benimsemektir. Bu takımlarda raporlama yani hesap sorma ve hesap verme yetkinlikleri gelişmiştir. Dolayısıyla hata yapılabilir ama bilinir ki aynı hata tekrarlanmayacak ve tekrarlanmasını engelleyecek tüm tedbirler alınacak ve süreçler gözden geçirilip iyileştirilecektir.

Tüm bu süreçler içerisinde bireysel gayretler sınırlı katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla takım olmak ve etkin bir takım çalışması gerçekleştirmek gerekir. Bu tip ekipler, içlerinde yıldızları barındırmayabilirler lakin birlikte çalışarak oyunu kazanır hatta en önemlisi kazanma alışkanlığı da beraberinde gelir.

Sonuçta hiçbirimiz, hepimiz kadar akıllı ve zeki değiliz. Birlikten kuvvet doğar atasözünden yola çıkarak, kısaca ortak bir amaca ulaşmak bir araya gelmiş bireylerin yeteneklerini ve bilgilerini birleştirmesine takım çalışması diyebiliriz.

“İyi oyuncular bulmak kolaydır. Takım olarak oynamalarını sağlamak başka bir hikâye…”

Beyzbol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı menajerleri arasında kabul edilen, 1890-1975 yılları arasında yaşamış Amerikalı profesyonel beyzbol oyuncusu ve menajeri Casey Stengel’in çok beğendiğim ve sıkça kullandığım, takım çalışması kavramına gönderme yaptığı ve içerdiği anlam sebebiyle çok kıymetli bulduğum sözü.

Yazımın devam eden kısmında takım çalışmasının pozitif yanlarından bahsetmeyeceğim.

Genelde paylaşımlar hem yazılı hem de sözlü olarak neden takım olmalıyız ile ilgilidir. Dolayısıyla bugün hepimiz teoride başarıya ulaşmanın yolunun, takımı oluşturan tüm bireylerin egolarını ikinci plana atıp takımın başarısı için mücadele etmesi gerektiğinden geçtiğini çok iyi biliyoruz.

Teoride çok iyi bildiğimiz ama uygulamada çoğu kez başarısız olduğumuz takım çalışmasını neden tam anlamıyla gerçekleştiremediğimiz üzerine de çok konuşmaz dolayısıyla her seferinde başa dönerek, takım çalışması nedir? Neden takım olmalıyız? Tarifini tekrar tekrar yaparız.

Gelin neden takım olamadığımızı, neyi yanlış yaptığımızı, takım olmak noktasında ki en temel eksikliklerimizi bu sefer de tersten giderek anlamaya çalışalım.

2012 yılında Coats Türkiye’de çalıştığım dönemlerde bizzat proje yöneticiliğini üstlendiğim, “Boyahane Dairesi Verimlilik Artışı Projesi” başarıyla sonuçlanmış ve nihayetinde hem üretim hem de verimlilik hedeflerine ulaşılmıştı. Bu kapsamlı ve sonuç odaklı proje Coats Türkiye içerisinde örnek bir çalışma olarak gösterilmiş ve devamında pek çok projenin de olumlu sonuçlanmasına katkı sağlamıştı. O tarihte yapmış olduğumuz bu proje çok kapsamlı ve içerisinde mühendislik, bilgi işlem ve üretim departmanlarından pek çok arkadaşımın katkı sağladığı örnek bir takım çalışmasıydı.

Takım olarak, neden takım olmamız gerektiğini, takım olabilirsek projemizin başarıya ulaşabileceğine ve nihayetinde hedefimize ulaşabileceğimizi çok iyi biliyordum. Aynen yazımın da başlığına ismini veren "Ekiplerin 5 Temel Aksaklığı" kitabında Patrick Lencioni'nin yazdığı, yani teoride olması gerektiği gibi. Ama teori ile pratik her zaman birbirinden farklı mekanizmalar ile çalışır. Bunu asla akıldan çıkarmamak gerekir.

O gün farklı yaptığımız ve sonuçta bizi başarıya götüren takım olma yolunda ki en önemli eksikliklerimizin farkına varıp tedbirlerimizi en baştan almak oldu.

“Ekiplerin Beş Temel Aksaklığı”

Patrick Lencioni’nin yazdığı (Bir liderlik öyküsü) kitabı o dönemlerde arka arkaya birkaç kez okuduğum pek çok notlar alıp uygulamada aldığım bu notları test etme imkânı bulduğum bir kitaptır.

Dolayısıyla edindiğim bu tecrübeyi o dönem başarılı olduğumuz bu proje de dahil olmak üzere bugüne kadar içerisinde yer aldığım pek çok takım çalışması gerektiren proje içerisinde uyguladım ve uygulanmasına katkı sağladım.




Patrick Lencioni “Ekiplerin Beş Temel Aksaklığı” kitabında iyi bir ekip olmanın sırını beş madde de özetliyor.

Hadi gelin bu beş maddeye hızlıca göz gezdirelim.

Güven Eksikliği

İlk aksaklık, ekip üyeleri arasında güven eksikliğidir. Temelde bu onların grup içinde savunmasız kalmak istememelerinden kaynaklanır. Yanlışları ve zayıf yönleri konusunda birbirlerine karşı gerçekten açık olmayan ekip üyeleri güven için gerekli temeli oluşturamazlar

Çatışma Korkusu   

Güven oluşturamamanın yıkıcı bir yanı vardır. Çünkü bu ikinci aksaklığa çatışma korkusuna yol açar. Güven eksikliği yaşayan ekipler sansürsüz ve ateşli fikir tartışmalarına giremezler. Bunun yerine üstü kapalı ve ölçülü yorumlara başvururlar.       

Bağlılık Eksikliği

Sağlıklı bir çatışmanın yokluğu bir sorundur. Çünkü bu ekipte üçüncü eksikliğe sebep olur. Bağlılık eksikliği, görüşlerini ateşli ve açık tartışmalarla ortaya koyamayan ekip üyeleri, toplantılar sırasında çoğunlukla aynı fikirdeymiş gibi görünseler bile, aslında çok ender olarak, belki de hiçbir zaman bu kararları benimseyip bağlı kalmazlar.                 

Hesap Sorulabilirlikten Kaçınma 

Gerçek bağlılık ve benimsemeden yoksun olan ekip üyeleri, dördüncü aksaklık olan hesap sorulabilirlikten kaçınmanın peşine düşerler. Kendilerini açık bir eylem planına bağlı hissetmeyen insanlar konuya ne kadar odaklanmış ve hırslı olurlarsa olsunlar, ekibin çıkarlarına ters düşen davranışlarından ötürü çalışma arkadaşlarına hesap sormaktan kaçınırlar.

Sonuçları Dikkate Almama

Birbirine hesap sormayı başaramamak beşinci aksaklığın gelişip büyümesine yol açan bir ortam oluşturur. Ekip üyeleri kendi bireysel gereksinimlerini (ego, meslekte ilerlemek, takdir edilmek gibi) ön planda tutar ya da kendi bölümlerinin gereksinimlerini ekibin ortak hedeflerinden daha fazla önemserler ve sonuçları dikkate almama aksaklığı kendini gösterir. Ve böylece, bir halkası kopan bir zincir gibi, tek bir aksaklığa bile meydan verildiğinde ekip çalışması bozulur.              

Bu modeli anlamanın bir başka yolu, tam tersi yani olumlu bir yaklaşımda bulunup, gerçekten uyumlu bir ekibin üyelerinin nasıl davrandığını düşünmek olacaktır. Uyumlu ekipler;

Birbirlerine güvenirler.      

Fikirler etrafında sansürsüz çatışmaya girerler.

Kararlara ve eylem planlarına bağlı kalırlar.    

Bu planları yaşama geçirme konusunda birbirlerinden hesap sorarlar.     

Ortak sonuçlara ulaşma meselesine odaklanırlar.     

Evet nihayetinde tüm bu maddeler oldukça basit ve kolaylıkla uygulanabilir duruyor değil mi? En azından teorik olarak. Ne var ki uygulamada bunu başarmak olağanüstü derecede zordur ve emek harcamayı gerektirir. Çünkü çok az ekibin ulaşabildiği düzeyde disiplin, sabır ve motivasyon gerektirir…

Bir sonra ki yazımda Liderlik Yetkinliklerini konuşuyor olacağız. O zamana kadar görüşmek üzere hoşça kalın.

Hakkı Şenkeser


Yorumlar