Meke Gölü


Merhaba değerli Hakkı Şenkeser "Benim Dikey Dünyam" bloğu okurları. Bu yazımda sizlere ülkemizin doğal güzelliklerinden bir tanesi olan Meke gölünden ve Meke gölüne yapmış olduğumuz bir doğa yürüyüşü etkinliğimizden bahsetmek istiyorum.



Konya’nın Karapınar İlçesi sınırların da bulunan Meke gölü yüksekten görünüşü itibariyle nazar boncuğuna benzediğinden “ Dünyanın nazar boncuğu “ olarak da bilinir. Son dönemde ve özellikle kurak yaz mevsimlerinde,  basında sıkça “ Dünyanın nazar boncuğu kurudu: Konya’daki Meke gölü yok olmak üzere! “ söylemleri ile yer alan bu dünyaca ünlü doğa harikamız gerçekten de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.


Millet olarak tarihi, doğal ve kültürel hiçbir değerimizi yeterince sahiplenmediğimiz, gereken önemi verip yeterince koruyamadığımız için aynen Meke gölünde de olduğu gibi tüm bu değerlerimiz yavaş yavaş gözlerimizin önünde yitip gitmekteler.

2014 yılının Haziran ayı başında, O zamanlar üyesi olduğum Yeşil Bursa Dağcılık Kulübünden arkadaşlarımız ile birlikte Konya Aydos dağı tırmanışı için özel aracımız ile Bursa’dan yola çıktığımızda uğrayacağımız yerlerden biriside, sadece Konya'nın gezilecek ve görülecek yerleri listesinde olmayan, aynı zamanda tüm dünyadan gelen turistleri ağırlayan adını çok duyduğum ama bu zamana kadar bir türlü görme fırsatı bulamadığım Meke gölüydü.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte bizde Karapınar ilçesi sınırlarında ilerlemeye devam ediyorduk. Ereğli yolunun yaklaşık 7.kilometresindeki, göle geldiğimizi gösteren tabelayı görüp yolun diğer şeridine doğru dönüş yaparak iç kısma doğru tekrar 2 kilometre kadar daha ilerleyerek Meke gölüne ulaşıyorsunuz. 

Toprak yolun, araç ile göle en yakın yaklaşacağınız noktaya geldiğinizde gölün tam ortasındaki yüksek volkanik krater tepesi tam karşınıza çıkıyor. Konum olarak göle hakim, çok yüksek olmayan bir tepe üzerinde kaldığınız için göl havzasını net bir biçimde görebiliyorsunuz.




Aracımızdan indiğimizde aklıma ilk gelen, gölün tam ortasında bulunan bu kratere çıkmak oldu. Gölde, bizim gittiğimizde de maalesef yine çok fazla su yoktu. Yer yer su birikintileri kalmış olsa da genel olarak göldeki su miktarı gerçekten çok azdı.


Meke gölü aslında bir krater gölü. 5 milyon yıl önce volkanik patlama sonucunda oluşmuş ve zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş. Meke Gölü deniz seviyesinden 981 metre yüksekliktedir. Ana Meke'nin ortasında bulunan ve su seviyesinden 50 metre yükseklikte olan volkanik tepenin içinde yine ufak bir krater gölü daha bulunmaktadır.

Kaynaklar toplam uzunluğunun 800 metre, genişliğinin ise 500 metre olduğunu yazmaktalar. Çevresi de yine 2,5 kilometre uzunluğundadır. Göldeki su miktarının bol olduğu zamanlarda göl derinliğinin 1 ya da 2 metre civarında olduğu söyleniyor.


Meke gölü yapısı nedeniyle yağan yağmurların tamamını emiyor bu sebeple de yazın tamamen kuruyormuş. Gölün, asıl su kaynağı ise yer altı suları. Bu yer altı sularının çevrede bilinçsiz bir şekilde kullanılıyor olması ise göldeki kurumanın en temel sebebi.

Ben de gölde çok fazla su olmaması sebebi ile kurumuş kısımlardan yürüyerek gölün tam ortasında bulunan volkanik tepenin önüne geldim. Uzak dan kolaylıkla çıkabileceğinizi düşündüğünüz bu tepe yanına gelip çıkmaya başladığınızda, zirvesine ulaşmanın hiç de o kadar kolay olmadığını anlıyorsunuz. 

Dik olduğu kadar zemininin çarşak, yani volkanik ufak çakıl taşı büyüklüğünde taşlardan oluşan ve ayağınızın altında devamlı aşağıya doğru akan bir zemininin olması üzerinde ilerlemenizi ve tutunmamızı güçleştiriyor. Her adımınızda ayaklarınızın altındaki zeminin kayması ile tekrar aşağı doğru kayıyorsunuz. Bu şekilde bayağı bir çaba sarf ederek kraterin tam tepesine arkadaşlarımız ile birlikte çıktık.




Hakim konumdaki gölün tam ortasındaki bu tepe üzerinde ve gölün çevresinde bir yürüyüş yapıp bol bol fotoğraf çekindikten sonra yine çarşak zeminden bu sefer çok daha kolay hızlı ve büyük adımlar ile kayarak bir çırpıda iniverdik.



Artık tekrar yola çıkma zamanımız gelmişti. Hep birlikte tekrar aracımıza binerek Ereğli’ye doğru tekrar yola çıktık.

Yol boyunca kendi kendime dağcılık sporuna da göndermeler yaparak, “ Ne iyi yapmışım. İyi ki bu spora başlamışım. “diye düşündüm. Bu sayede sadece dağlara çıkmıyor. Aynı zamanda bu dağların çevresinde bulunan pek çok şehri, tarihi, doğal ve kültürel zenginliklerimizi de görme ve yaşama şansına sahip oluyorum.

Bir sonraki yazımda sizler ile tekrar görüşmek üzere, sevgilerimle.

Hoşça kalın.


Yorumlar