Aynı Nehirde İki Defa Yıkanamazsın!

Merhaba Hakkı Şenkeser “Benim Dikey Dünyam” okurları. Hepinize iyi hafta sonları diliyorum. Yunan filozof Herakleitos’un "Safto to kosmo ola alazun. Tipota den meni idio.", “Aynı nehirde iki defa yıkanamazsın” sözüyle başlayalım hafta sonu okumamıza ve değişimden ve gelişimden bahsedelim ne dersiniz?


Herakleitos, “aynı nehirde iki defa yıkanamazsın” sözüyle neyi ifade etmiştir sizce? Değişimden ve gelişimden bahsetmiştir değil mi? Nihayetinde bir çevrim söz konusudur. Nehir durduğu yerde asla durmaz. Her seferinde farklı akar ve hem akışını hem de içeriğini etkileyen pek çok etken vardır. Peki o nehre giren insan her seferinde aynı insan mıdır? O da değişmiştir değil mi?

En basit ifadeyle sen daha önce o nehre bir kez girmişsindir. Nehri artık tanıyorsundur. Dolayısıyla nehir suyu taşır, zaman da seni taşır. Artık ne nehir aynı nehirdir ne de sen aynı sensindir. Bir şeyi ikinci kez yapmaya kalktığında asla ilki gibi olmaz değil mi? Nihayetinde bir çevrim söz konusudur. Nehir tarafında şartlar değişir, nehre giren insan tarafında tecrübe ve deneyim hasıl olur.



Hayatta böyle değil midir? Hem özel hayatımız hem de çalışma hayatımız için. Aynı nehre girmek gibidir. Her an şartlar değişir. Fırsatlar ve riskler birbirini kovalar. Fırsatları değerlendirebilirsek değişiriz. Dolayısıyla da gelişiriz. Eğer fırsatları ıskalarsak yerimizde sayarız ve farkında olmadan rutin bir hayattan bahsederiz. Ama bu rutin hayatı tercih edenin kendimiz olduğunu da hiç düşünmeyiz. Belki de bilinç altında bize engel olan korkularımızdır. Kim bilir? İşte bu korkular da risklerdir.

Doğal iç güdümüz gereği her şeyi kontrol altında tutmak isteriz. Bu çok doğal iç güdünün psikolojide ki karşılığı, “hayatta kalma iç güdüsüdür” En temel davranış biçimimizdir ve etki tepki ilkesiyle, “kaç ya da savaş” eylemi ile devam eder. Bu kadar basit mi? Evet bu kadar basit.



Hayatımız boyunca bu döngü devam eder durur. İnsanoğlu hayatını devam ettirebilmek için uzun bir evrim geçirmiştir. Hayatta kalma iç güdüsü gereği beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak iç güdüsüyle önce etrafında ki bitkiler ile beslenmiş. Daha sonra geliştirdiği yetenekler sayesinde hayvanları avlayarak karnını doyurmuştur. Kesinlikle bir öğrenmeden ve gelişimden bahsediyoruz değil mi? Ama bu gelişim yerinde saymamıştır. Çünkü bu şekilde yaşamak kendi içerisinde pek çok riskler barındırıyordu. Yabanı bitkilerden zehirlenebiliyordu ve devamlılığı yoktu. Hayvan avlamak ise çok tehlikeliydi.

Dolayısıyla riskleri tamamen ortadan kaldıramasa da şartları iyileştirebilirdi değil mi? Öyle de yapmış atalarımız. Avcı toplayıcılıktan tarıma geçişte bazı hayvan ve bitki türleri evcilleştirilmiş, zamanla, insan kendi zekâsı, emeği ve deneyimiyle topladığı bitkilerin ve avladığı hayvanların kendisine yararlı olanlarını seçerek üretmeye başlamıştır, hatta üretimin olmadığı kıtlık zamanlarda yeterli besin bulabilmek, ürettiklerinin yenebilir niteliklerini arttırmak için besin hazırlama, saklama ve depolama tekniklerini öğrenmiştir.



Çok gerilere gittik. Hemen tekrar günümüze dönelim. Nehir akmaya devam ediyor ama nehir aynı nehir değil. Biz de aynı insan değiliz. Nihayetinde değişen ve gelişen dünyaya karşın yine en temel iç güdümüz hayatta kalmaya devam etmek. Riskler hep olacak. Önemli olan o riske karşı verdiğimiz tepki! Savaşacak mıyız? Yoksa kaçacak mıyız?

Ne kadar basit değil mi? Savaş ya da kaç…!  Aynen öyle hem özel hayatımızda hem iş hayatımızda riskler, tehditler hep olacak. Bundan kaçış yok. Ne kadar istesek de her şeyi hatta kendimizi bile yüzde yüz kontrol edemeyiz. En basit örnek. Kalbimizin bile çalışıyor olması kontrolümüzün dışındadır. Durması bir risktir değil mi? Ama durmasını önleyecek tedbirleri alarak riski olabilecek en düşük seviyeye de indirebiliriz değil mi? Sağlıklı beslenirsek, sigara içmezsek, spor yaparsak kalbimiz bize uzun yıllar boyunca sağlıklı bir şekilde hizmet eder.



İş hayatımız da aynı özel hayatımız da olduğu gibi pek çok risk pek çok tehdit barındırır. Önümüzde yine iki seçenek vardır. “Savaş ya da kaç” Kaçmak eylemi burada sadece bırakıp gitmek değildir? Rutine teslim olmak, gelişime de değişime direnmek de kaçmaktır. Riskler her zaman olacaktır. Unutulmaması gereken her riskin kendi içerisinde pek çok fırsat barındırdığıdır. Nasıl bakarsan öyle görürsün!

Burada önemli olan riskler karşısında takınacağın tavır, geliştireceğin stratejilerdir. Yukarıda yazdık. Riski tamamen ortadan kaldıramazsın. Ama alacağın tedbirler ile riski kolaylıkla düşürebilir hatta öğrenerek, gelişerek fırsata çevirebilirsin.



Değişim zordur. Çaba, emek, gayret sözün kısası ter akıtmak gerektirir. Söz de kimse değişime karşı değildir. Herkes değişmekten bahseder. Ama değişimin ucu ona dokunana kadar, değil mi?

Hafta sonu uzun yazarak sizi çok sıkmadan bitireyim.

“Bir şeylerin değişmesini istiyorsan önce sen değişmelisin”

Son Söz: “Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmezler; ancak suyun akışına kapılırlar... Savaşacak mıyız? Yoksa kaçacak mıyız? Nehir orada…

İyi hafta sonları diliyorum.

Hakkı Şenkeser


Yorumlar