Günaydın değerli “Benim Dikey Dünyam” bloğu takipçileri.
Dün akşam bloğumun ana sayfasının başlığında yer alan ve “Neden Benim DikeyDünyam?” başlıklı sayfanın altında ki yazıma da farklı bir paylaşım konusu
olarak atıf yaptığım “Dağlar Sessiz Öğretmenlerdir” başlıklı yazımı,
müsaadenizle bölüm 2 olarak devam ettirmek istiyorum.
Cümlesiyle giriş yapmış ve dağların ve
dağcılığın hayatıma, kariyerime ve gelecek ile ilgili planlamama kattığı artı
değerlerden bahsetmiştim. Şimdi oradan henüz dağlar ile yolu çok fazla
kesişmemiş sevgili dostlarımızın;
“Sonuçta nasıl koşmak, yüzmek, bisiklete
binmek bir sporsa dağcılık da bir spor. Tüm spor dallarında olduğu gibi,
sağlıklı bir şekilde yaşamanıza katkı sağlamasından başka ne faydası olabilir
ki? Kariyer, kişisel gelişim vs. çok da abartmaya gerek yok”
Dediğini duyar gibiyim.
O zaman lütfen okumaya devam edin.
Dağlar Sessiz Öğretmenlerdir (Bölüm 2)
Dağlar genelde insanlara hep ürkütücü gelmiştir. Bunda zorlu,
sert ve içerisinde yabani hayatı da barındıran zorlu yaşam şartları da yani
coğrafi yapıları da etkili olmuştur. İnsanlar genelde çok sıkışmadıkları ya da
aç kalmadıkları sürece dağlardan uzak kalmış ve genelde kalabalık nüfuslarını
da besleyebilmek amacıyla düz ovalarda tarımla uğraşmayı tercih etmişlerdir. Ne
zaman ki et yiyebilmek amacıyla avlanmaya çıkmışlar ya da bir düşman tehdidi
ile karşılaştıklarında işte o zaman dağlara çıkmışlardır.
Günümüz insanı artık hem beslenme hem de güvenlik
ihtiyaçlarını şehir yaşamlarında kolaylıkla karşılayabiliyor. Yani et yemek
için avlanmasına dolayısıyla dağa çıkmasına ya da bir düşman tehdidinde dağa
kaçmasına gerek yok.
İşte her türlü ihtiyacın günümüz yaşantısında kolaylıkla
karşılanabiliyor olmasından gerek olsa insanoğlu dağlardan iyice uzaklaşmıştır.
Aslında şehir yaşantısına esir olmuş insanları anlamakta da güçlük çekmiyorum.
Merdiven yerine yürüyen bant ya da merdivenleri tercih eden, en kısa mesafelere
dahi yürümek yerine araçla gitmeyi tercih eden. Bırakın koşmayı ve spor yapmayı
yürümekten bile erinen insanlara hedef olarak zorlu dağları gösterdiğinizde
ürkmelerini kolaylıkla anlayabiliyorum.
İşte dağcılığın zor ve biraz da ürkütücü görünen bu yüzünü
düşününce insanlar dolayısıyla kendilerine kazandıracaklarını da
kestiremiyorlar.
Hadi şimdi gelin hep birlikte dağların ve dağcılığın bize
neler kazandırabileceğini madde madde yazalım ve üzerinde biraz kafa yoralım.
Öncelikle kesinlikle formunuz artacak ve çok
daha sağlıklı olacaksınız.
Sırtınızdaki çantayla
hele bir de içerisinde kamp malzemeleriniz de varsa saatlerce yürümek kesinlikle
hiç kolay değildir. Hele ki bu yürüyüşü bir de yüksek irtifada gerçekleştiriyorsanız
daha fazla gayret sarf etmek zorunda kalacaksınız. Yani gerçekten yorulacak ve
limitlerinizi zorlayacaksınız. Bu yönüyle dağcılığın en fazla fiziksel güç
talep eden sporlardan biri olduğunu kesinlikle söylemeliyiz. Ama hemen gözünüz
korkmasın, fiziksel anlamda size kattıkları tahminlerinizin bile ötesinde
olabilir. Düzenli olarak yaptığınız bu tırmanışlar, uzun yürüyüşler sonucunda
hem günlük hayatınızda hem de uğraştığınız diğer sporlarda inanamayacağınız bir
kondisyona ve güce ulaştığınızı kısa sürede göreceksiniz.
Kesinlikle
kendinizi ve bedeninizi çok daha iyi tanıyacak, anlık ya da uzun vadede ki
ihtiyaçlarınızı fark edip bu yönde tedbirler geliştirmeyi öğreneceksiniz.
Dağdayken harcadığınız enerji ve karşılaştığınız
zorluklara karşı çözüm üretme çabalarınız, size vücudunuzu çok yakından
gözlemleme fırsatı sunacak. Kendinizle dağda geçen süre arttıkça vücudunuzun
neye ihtiyacı olup olmadığını rahatlıkla anlayabileceksiniz. Ne zaman
acıkırsınız, ne kadar su içmeli ya da yanınızda ne kadar su taşımalısınız? Ne
yerseniz enerjiniz artar, performansınızı artırmak için ne tür gıdalar
tüketmelisiniz? Ne sıklıkla tuvalete çıkarsınız, nasıl giyinmelisiniz, ne kadar
yürüyebilirim ya da uzun bir yürüyüş sonrası ne kadar dinlenmeliyim gibi
bedeninizle ilgili sorulara bir süre sonra otomatik olarak cevap
verebileceksiniz. Bu konuda kendi iç dünyanızda yaptığınız değerlendirme ve
planlamalar stratejik anlamda da gelişmenize katkı sağlayacaktır. Bedeninizle
yeniden tanışmanızı onu çok daha verimli ve sınırlarında kullanma becerisi sağlayan
dağcılık ve onun bu kazanımı şehir hayatında da kesinlikle çok işinize
yarayacaktır.
Dağcılık, ekip arkadaşınıza
güvenmeyi gerektiğinde canınızı dahi emanet etmeyi gerektirebilir. Dolayısıyla
dağlarda uyum içerisinde yaşamayı öğrenecek, takım çalışmasının önemini
kavrayacaksınız.
Günü birlik dağcılık faaliyetlerine göre özellikle kamplı
dağcılık faaliyetlerinin ortalama birkaç gün ya da yüksek irtifa dağcılığının
birkaç hafta hatta birkaç ay (Örneğin Everest dağı tırmanışları minimum 45 gün
sürmekte. Bunun da büyük bir kısmı aklimatizasyon yani uyum salama süreci için
5000 metre irtifada ana kampta konaklayarak geçmektedir.) geçtiği düşünülecek
olursa, faaliyet sırasında ister istemez sıkı dostluklar kuracaksınız. Gerektiğinde
canınızı dahi düşünmeden emanet edebileceğiniz bu dostlarınız ile bu zorlu ve
çetin ortamlarda pek çok paylaşımlarda bulunacaksınız.
Plan yapma ve koordinasyon
becerileriniz gelişecek.
Bilindiği gibi dağlarda, şehirde kolaylıkla
ulaşabileceğimiz hiçbir hizmet ve olanak bulunmuyor. Dolayısıyla dağcıların
ekipman, gıda ve temizlik malzemelerini yanlarında taşımaları gerekiyor. Tüm bu
gerekleri şehirde iken düşünmek ve gerekli organizasyonları yapıyor olmak,
planlama becerilerinizi önemli ölçüde geliştirecek. Sadece bu mu? Tabiî ki
hayır. Tırmanışın öncesinde olduğu gibi tırmanış sırasında da plan yapmanız
gerektiğinde bu planları gözden geçirmeniz ya da değiştirmeniz gerekebilir.
Hayat da böyle değil midir? Hazır olduğunuzu düşünürsünüz. Ama şartlar bir anda
değiştiğinde öylece kalıverirsiniz. Her zaman muhakkak bir alternatif planınız
olmalı ve her türlü senaryoya karşı hazır, dayanıklı ve güçlü olmalısınızdır.
İşte dağlar da böyledir sevgili dostlar. Hazır olduğunuzu düşünürsünüz. Hava
şartları birden değişiverir. Dağda havanın değişmesi demek tüm planların alt
üst olması demektir. Kesinlikle hızlı karar vermelisiniz. Hızlıca mevcut
durumunuzu gözden geçirmeli asıl hedefinizin dağa tırmanmak değil sağ salim eve
dönmek olduğunu hatırlamalı ve gerektiğinde nasıl devam etmeye karar veriyorsak
geri dönmeyi de bilmeli bu zor kararı verebilmeliyiz.
Hayat sürprizlerle dolu Beklenmedik
durumlarla başa çıkabilmeyi öğreneceksiniz.
Dağ coğrafyaları çeşitli sürprizlerle
karşılaşabileceğiniz, beklenmedik durumlarda hızlı karar vermek zorunda
olduğunuz alanlardır. Ekiple, ekipmanlarla, hava muhalefetiyle veya muhtemel
hastalık ve sakatlıklarla ilgili sorunlarla karşılaşabileceğiniz dağlarda,
yaratıcı çözümler bulma konusunda bir hayli gelişeceksiniz. Zaman zaman
yaptığınız hataların sonuçlarını görecek ve bir daha ki sefere ne yapıp
yapmamanız gerektiğini kestirebileceksiniz. Bir süre sonra çözüm odaklı
çalışmaya başlayacak olan zihniniz, size stresli şehir hayatında fazlasıyla
katkı sağlayacaktır.
Nerede ne kadar risk almanız
gerektiği noktasında uzmanlaşacaksınız
Dağda geçirdiğiniz süre arttıkça, ne zaman bekleyip ne
zaman devam etmeniz gerektiğini saptamak sizin için zor olmayacaktır. Coğrafya
ve hava durumu ile ilgili öngörüleriniz gelişecek, risk almanız ya da
kaçınmanız gereken durumları daha iyi kestirebileceksiniz. Günümüz İş
dünyasındaki yöneticilerin pek çoğunun bu gibi getirileri nedeniyle dağcılıkla
ilgileniyor olması ya da kendilerine kişisel gelişimleri için dağcılık
eğitimlerinin veriliyor olması bir tesadüf olmasa gerek.
Koyduğunuz hedeflere ulaşmak adına
planlar, stratejiler geliştirecek ve planları gözden geçirmeyi, analiz etmeyi,
doğru okumayı gerektiğinde de süreçte iyileştirme yapmayı öğreneceksiniz.
Dağcılık kararlılık ve planlama gerektiren bir uğraştır
ve kazanacağınız bu özellikler hem dağda çok işe yarayacak hem şehir hayatında
sizi farklı kılacaktır. Ne kadar dinlenmeli, ne kadar yürümeli, hangi yolu ne
kadar sürede aşmalı gibi stratejik planlar yapıyor olmanız, hedefe nasıl
ulaşılabileceği hususunda size çok şey öğretecektir.
Sahip olduklarınızın kıymetini
çok daha iyi anlayacaksınız.
Şehir yaşamı, her şeyi rutinleştiren ve hayatımızı
kolaylaştıran pek çok eşyamızın farkına dahi varmamamıza neden olan bir yapıya
sahip. Temiz bir yatak, bizi seven ve bekleyen insanlar, rahat bir koltuk,
sahip olduğumuz teknolojik imkânlar, lezzetli bir tabak yemek, bir bardak
kahve, sıcak bir duş. İşte tüm bunların, çoğu zaman farkına bile varmayız.
Dağlar bize bu konuda da büyük dersler verecek geride bıraktıklarımızın
kıymetini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Zor beğenme ve aşırı titiz olma
gibi özelliklerinizden kurtulacaksınız
Bilindiği gibi dağlarda kesinlikle rahat bir yaşam alanı
yani konfor yok. Hatta uzun kamp dönemlerinde çoğu zaman duş alma gibi bir
imkân bulamayacaksınız. Çadırınız kurduğunuz zemin hiçbir zaman düz olmayacak.
Uyurken altınızda mat dahi olsa zemin rahatsız edecek. Uyku tulumunuza rağmen
çoğu zaman üşüyecek ya da aşırı sıcaklayacaksınız. Bunun yanında böcek ve küçük
hayvanlarla çok sık muhatap olmak durumunda kalabilir, küçük yaralanmalar
sebebiyle kan dahi görebilirsiniz. İşte tüm bu doğal ortamlar sizi şehir
hayatının çıt kırıldım ortamından uzaklaştıracak kendi kendinize hayatta kalma
becerinizi de geliştirecektir.
Sanırım artık neden “Dağlar Sessiz Öğretmenlerdir”
dediğim çok daha iyi anlaşılmıştır diye düşünüyorum…
Bir sonraki yazımda görüşene kadar dağlar ile doğa ile
sağlık ile kalın, hoşça kalın.
Not: Fotoğraflar Sivas Gürlevik dağı tırmanışımızdan. Tırmanışa ait "Sivas Gürlevik Davı Zirve Tırmanışı" yazımı okumak isterseniz linke tıklamanız yeterli.
Yorumlar
Yorum Gönder