En Etkileyici Kamp Alanları 2 Medetsiz Dağı Karboğazı Kamp Alanı


Merhaba değerli Hakkı Şenkeser “Benim Dikey Dünyam” okurları. 



En Etkileyici Kamp Alanları, başlıklı yazımda, dağları özel yapan sadece o dağın zirvesi değildir. Tırmanış öncesinde kampın kurulduğu, çevresinde keyifli yürüyüşlerin yapıldığı, tırmanış hazırlıklarının yapıldığı, tırmanış öncesinde dostlar ile birlikte ateş başında toplanılıp keyifli sohbetlerin yapıldığı ve nihayetinde gecenin bir yarısında daha gün ağarmadan tırmanışın başladığı kamp alanları da en az zirvenin kendisi kadar özeldir. Demiş ve Konya Ereğli il sınırları içerisinde yer alan Aydos dağı zirve tırmanışı öncesinde kamp kurduğumuz Kırakpınar kamp alanını konu alan bir yazı yazmıştım. 



En Etkileyici Kamp Alanları 1 Aydos Dağı Kırakpınar Kamp Alanı başlıklı bu yazımı da başlık üzerindeki LİNKE giderek okuyabilirsiniz.


Mersin MERDAK dağcılık kulübünün her sene geleneksel olarak düzenlediği,  “9. Ulusal Muzaffer Erol Gez Dağcılık Şenliği ve Medetsiz Dağı Tırmanışı” için 12 Haziran 2015 tarihinde Bursa’dan yola çıkmadan önce tüm dağ tırmanışlarımın öncesinde yaptığım gibi etkinlik programını detaylı incelemiş, bölge hakkında bilgi toplayıp, Medetsiz dağı ile ilgili tırmanış raporlarını okumuştum.


Medetsiz dağı tırmanışımız öncesinde, çadır kurarak geceyi geçirdiğimiz Karboğazı Akarca Mevkii hem muhteşem doğası ile beni çok etkiledi. Hem de Milli kurtuluş mücadelemizi yaptığımız Kurtuluş Savaşının da önemli çatışmalarından, Karboğazı baskınının bu bölgede geçmiş olması sebebi ile sanırım "En Etkileyici Kamp Alanları" yazı dizisinde kendisine üst sıralarda yer bulacaktır.


Tarsus’a bağlı Gülek Belediyesinin sınırları içerisinde, Toros ve Bolkar dağlarının eteklerinde bulunan 1900 metre rakımdaki Karboğazı, çam ağaçları ile çevrili karşısındaki karlı zirveleri ile vadi içerisinde yer alıyor.

Vadiye girer girmez, neden Karboğazı adı verildiğini ve karşıdaki karlı sırtlara bakarak Medetsizin zirvesine ulaşmak için bu boğazdan geçmek gerektiğini hemen anlıyorsunuz. 


Kamp alanına ulaştığımızda vakit artık öğlen saatlerini geçmişti. Havanın kapalı ve bulutlu olması her an yağmur yağacağının işaretçisiydi. Yağmura yakalanmadan bir an önce çadırımı kurmaya karar verdim. Nitekim çadırı kurup çantamı içeri koyar koymaz bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. 

Çadır içerisine geçip, hazır yağmur yağarken bende, gece 03.00’da başlayacak tırmanış öncesinde yanıma alacağım zirve tırmanış çantamı hazırladım. 


Kısa süren yaz yağmuru sonrasında hem çevre turu yapmak hem de organizasyon için kayıtlarımızı yaptırmak için çadırdan çıktım.

Kayıt işlemlerimizi tamamladıktan sonra akşam yemeği ve tırmanış ile ilgili yapılacak teknik toplantı öncesinde Bursa’dan gelen diğer arkadaşlarımız ile çevre turu yaparak bu muhteşem atmosferi bolca fotoğrafladık. 


Akşam yemeği ve tırmanış ile ilgili yapılan teknik toplantı sonrasında ise geceyi geçirmek üzere çadırlarımıza çekildik.

Buradan itibaren sizlere kısaca etkinliğe adını veren Muzaffer Erol Gez’den ve yazımın ana teması olan Karboğazı baskınından bahsetmek istiyorum.


1934 yılında Malatya’da doğan Muzaffer Erol Gez Türkiye’nin yaşayan en yaşlı dağcısı unvanını da elinden bulunduran yaşayan bir efsane. Muzaffer Erol Gez’in yaşamı genç dağcılar için tam bir tecrübe niteliğindedir. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde astsubay olarak görev yaptığı sırada 1952 yılında ilk kez gördüğü Erciyes’e tırmanarak dağcılığa başlayan Muzaffer Erol Gez, Ağrı Dağına 27, Erciyes Dağına 95 kez tırmanmış. Yurt dışında da Almanya, İtalya ve İsviçre Alplerinin zirvelerine ulaşan Muzaffer Erol Gez tam bir dağcılık efsanesi. Buradan bu yazı vesilesi ile kendisine nice sağlıklı uzun ömürler diliyorum.


Yazımın içerisinde daha önce kısaca bahsettiğim üzere Karboğazı Baskını, Karboğazı Savaşı ve Gülek Boğazı Savaşı olarak da adlandırılan, 27-28 Mayıs 1920 tarihinde, Kurtuluş savaşı esnasında Kuvayı milliye birlikleri ile Fransızlar arasında çıkan destansı bir çatışmanın ismidir.

Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan 47 gün sonra Fransızlar antlaşmayı ihlal ederek 17 Aralık 1918 tarihinde Mersin'i işgal ettiler. Güney Batı tarafını ise İtalyanlar işgal etti. Böylece Osmanlının Akdeniz ile bağlantıları kesilmiş oldu.

25 Mayıs 1920 gecesi Fransız kuvvetlerinin Pozantı, Gülek yolunu takip ederek İbrahim Paşa Tabyaları civarında, Tekir mevkiine geldikleri Gülek köylüleri tarafından duyulur. Bu ilerleyişi köylüler bölgedeki Türk güçlerinin komutanı olan Gülekli Kemal Ekin’e haber verirler. Hemen teyakkuza geçen Türk birliği sayıca az olmalarına rağmen aralarına katılan köylüler ile birlikte boğazı tutmak amacı ile hareket ederler. Böylece Elmalı Boğazındaki kuvayı milliyecilerin sayısı 44 kişi olmuştur. Aralarından 10 kişiyi gözcülük için geride bırakarak ilerleyen 34 kuvayı milliyeci yamaçları aşarak boğazı tutacaklardır. Hava yağmurlu ve bulutlu olması nedeniyle oldukça karanlıktı.


Türk güçleri 17’şer kişi olarak boğazın 2 yanına mevziiye girdiler. 27 Mayıs sabahı Karboğazına giren Fransızların çapraz ateşe alınması ile Fransızlar büyük şaşkınlık içinde bozguna uğradılar. Boğazı geçebilmek için ileriye doğru kaçmaya çalışsalar da önlerinin kapalı olduğunu görüp geri dönmek zorunda kaldılar. Kurtulamayacaklarını anlayan Fransızlar teslim olmak zorunda kaldı. Karboğazı’nda 100 yaralı olmak üzere 650 er ve 1 binbaşı 23 subay esir alınmıştır. Düşman Kuvvetleri geride 400’den fazla ölü ve silahlarını bırakmak zorunda kalmışlardır.

Karboğazı savaşı Çukurova’nın kurtuluşunda da bir dönüm noktasıdır. Ankara Anlaşmasının temelini oluşturması yönüyle de çok önemlidir. Karboğazı baskını, insanlık tarihine örnek bir kahramanlık destanıdır. Bölgeye dikilen kuvayı milliye anıtı ile bu kahramanlar ölümsüzleştirilmiştir.



Turgut Özakman’ında yazdığı gibi, “Çılgın Türk, 673 Fransız’ı esir etti.” Muhakkak bu destansı anlatımı okumanızı rica ederim. Linki altta paylaşıyorum.


Yazının sonunda sizden gelen Medetsiz dağı tırmanışı nasıldı? Sorusunu duyar gibiyim. Gerçekten de adı gibi medetsiz bir tırmanıştı ama tek kelime ile ifade etmemi isterseniz, muhteşemdi…

Bu yazı vesilesi ile etkinliği düzenleyen Mersin Dağcılık Kulübü, MERDAK nezdinde Hüseyin Tunç hocama ve diğer tüm dağcı dostlarıma, saygı ve selamlarımı iletiyorum. Kendisi ve MERDAK kulübü ile daha sonra farklı etkinliklerinde de bir araya geldik. Bundan sonrada gönüllü bir MERDAK üyesi olarak etkinliklerini takip edip katılmaya çalışacağım. 

Yanlız: "Hüseyin hocam benim Merdak t-shirtü hala gelmedi... :) "

Ayrıca tırmanış için Bursa'dan birlikte yola çıktığımız dağcı dostlarım, Erkan Pınar, İzzet Durmaz, Hacer Özkalender, Burçin Özcan, Kamer Yıldıran ve Ferhat Yüksel'ede selam ve sevgilerimi gönderiyorum.


Not: Yazım içerisinde bir kaç fotoğrafını kullandığım değerli dostum sevgili Erkan Pınar'a teşekkür ediyor, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın.


Yorumlar