Yaşam Budur Zaten: Anlar, Sadece Anlar ve Yürünmemiş Yollar
Merhaba çok değerli Hakkı Şenkeser “Benim Dikey Dünyam” okurları.
“Yaşam Budur Zaten: Anlar, Sadece Anlar”
Bu akşam yazacağım ve sizler ile paylaşacağım 2.yazım olacak. Az önce geçtiğimiz ağustos ayında Türkiye’nin zirvesi, 5137 metre rakımlı Ağrı Dağı Zirve Tırmanışı sonrasında ziyaret ettiğimiz Van Gölünde bulunan Akdamar Adası ve Akdamar Kilisesi Anıt Müzesi başlıklı yazımı yazdım ve bloğumda paylaştım.
Şimdide gece yarısını az bir zaman geçe bilgisayarımın
başında ilk okuduğumda çok etkilendiğim ve belki de devamında gerek profesyonel
iş kariyerim gerekse amatör sportif kariyerim de pek çok yeni kararlar almam noktasında kullandığım yol haritamda ki kilometre taşlarından birisi hakkında yazacağım. Birisi diyorum çünkü hayat dediğimiz, anlar dediğimiz bu yolculukta hepimizin yol boyunca aştığı, kimisinde durduğu molalar verdiği kilometre taşları vardır. Benim kilometre taşlarımdan en önemlisi de dağlardır. Boşuna; "Dağlar Sessiz Öğretmenlerdir" demiyorum.
Neden kilometre taşlarından birisi diyorum? Hemen açıklayayım. Zirve kavramı hepimiz için çok fazla anlamlar içerir. Benim içinde hem profesyonel iş kariyerimde hem de amatör sporculuk kariyerim içerisinde Zirve kelimesi derin anlamlar içermektedir.
"Hedefiniz eğer zirveye ulaşmaksa, bazen farklı bir bakış açısı lazımdır!"
Beni tanıyanlar ya da daha önce yazmış olduğum yazılarımı okumuş olanlar. Bu yazının başlığını okuduktan sonra "Zirveye mi Yürümek İstiyorsun?" derken dağlardan bahsedeceğimi düşünmüş olabilirler.
Kısmen evet, ama asıl odak noktamız FARKINDALIK ve MOTİVASYON
"Bir dağın zirvesinde olmanın keyfini önce eteklerinde yürümeden nasıl yaşayabilirsin?"
Kişisel gelişim uzmanı, yazar ve meşhur, “Ferrari’sini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin Sharma’nın çok beğendiğim ve kullanmaktan da çok büyük keyif aldığım bir sözü.
Neresinden bakarsanız bakın müthiş anlamlı bir söz. Hayatınız, deneyimleriniz ve sonrasın da yaşamayı planladıklarınız hatta hedefleriniz ile ilgili pek çok şeyi bu kısacık cümlede bulabilmeniz fazlasıyla mümkün.
Hemen başlığımıza dönelim. "Yaşam Budur Zaten: Anlar, Sadece Anlar ve Yürünmemiş Yollar" Jorge Luis Borges’in, “Anlar” şiiri ilk kez okuduğumda beni çok
etkilemişti. Bu şiiri defalarca okuyup anladıktan sonra ben de kendime çizdiğim yolda farklı rotalar belirledim. Jorge Luis’in belki buna vakti yoktu ama benim vardı. Ben de Jorge’nin;
“Yaşam Budur Zaten: Anlar, Sadece Anlar” mısralarını
kendimce farklı bir sürece taşıdım ve adına da;
“Yürünmemiş
Yollar” Dedim. Dolayısıyla yolum çok ama çok uzun…
85 yaşında ve artık ömrünün son anlarını yaşayan
ihtiyar bir adamın hayatında yapamadıklarını ve pişmanlıklarını anlatan bu
şiiri daha sonra defalarca okudum. Eminim ki sizlerde okuduğunuzda benim gibi
çok etkilenecek belki hayatınızın kalan kısmı ile ilgili planladığınız pek çok
şeyi gözden geçirmek isteyeceksiniz.
Peki, Neden Yürünmemiş Yollar?
Bu
şiiri birçok kez okuyup yaşamıma uyarlamaya çalıştığımdan beri aslında bu
yazıyı yazmayı düşünüyordum. Başlık olarak da aynı zamanda bu şiirin de başlığı
olan, Anlar başlığını kullanmayı düşünmüştüm. Fakat yine başka bir yazıda
okuduğum ve Mevlana’ya ait olan;
“Dostlarınızı
sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla
kaplanır”
Sözündeki,
“Yürünmeyen yollar” kelimelerinin anlam olarak da bu yazıya daha çok uyacağını
ve benim için de hayatımın geriye kalan kısmında daha yürünecek çok yolum
olduğunu da düşünerek, yazımın başlığımı bu şekilde yazmaya karar verdim.
Önce
isterseniz sizler ile 24 Ağustos 1899’da Buenos Aires’te doğan. Babasının da
edebiyatçı olmasının etkisi ile edebiyata yönelen ve 1955 yılında aileden gelen
genetik rahatsızlığından dolayı görme duyusunu tümüyle kaybetmesine rağmen
üretmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen birçok ödül alıp eserleri dünya çapında
yayımlanan ve 14 Haziran 1986’da 87 yaşındayken hayatını kaybeden Jorge Luis
Borges’in Anlar şiirini paylaşayım.
ANLAR
İkincisinde,
daha çok hata yapardım.
Kusursuz
olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli
olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok
az şeyi
Ciddiyetle
yapardım.
Temizlik
sorun bile olmazdı asla.
Daha
çok riske girerdim.
Seyahat
ederdim daha fazla.
Daha
çok güneş doğuşu izler,
Daha
çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim
birçok yere giderdim.
Dondurma
yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek
sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın
her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden
başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında
mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar,
sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir
yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen
insanlardandım ben.
Yeniden
başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer
yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda
pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve
sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen
yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla
oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama
işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM...
Borges’sin
85 yaşında ve görme engelliyken yazdığı bu şiirde hepimiz kendimizden bir
şeyler bulabiliriz. Hayatlarımız şehrin telaşı ve karmaşası, iş yaşantısının
stresi içerisinde, denemekten ve hata yapmaktan kaçarken. Hayatın her alanında
iş, sağlık, özel hayat fark etmez, her daim mükemmel ve kusursuz olmaya
çalışırken. Elimizdeki, gözümüzün önündeki pek çok değerin, güzelliğin
kıymetini bilemeden, bu güzellikleri doyasıya yaşayamadan yitip gidiyor.
Kendi
adıma yürünmemiş yollarımı yürümek noktasında oldukça gayretliyim. Bu nokta da
kendi adıma da iyi iş çıkardığımı düşünüyorum. Çok uzun yıllar çalıştığım ve
değer gördüğüm bir kurumdan ayrılarak profesyonel iş kariyerime farklı bir yön
çizdim.
Çok
sevdiğim ve sıkça kullandığım bir söz;
“Tekne
limanda güvendedir ama teknenin amacı bu değildir”
Bu süre zarfında pek çok kurum, işletme ve kişi ile tanıştım ve çalıştım.
Daha çok
geliştiğimi ve pek çok yeni şey öğrendiğimi biliyorum. Yine çok sevdiğim bir
söz;
“Keşif
olayı Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda değildir”
Ben
de kendi keşiflerimi yapmaya devam ediyorum hem iş hayatımda hem de dağlarda. “Dağlar
sessiz öğretmenlerdir” Dağlar, hayata
farklı bir gözle, farklı bir pencereden bakabilmemi, çok daha fazla olgunlaşma
mı, uzun vadede gerçekçi hedefler koyarak sabırla bu hedefler üzerinde ilerleme
mi sağladı. Dağcılığı ve dağları artık sadece bir spor ya da bir hobiden daha çok,
yaşamıma anlam katan, mücadele gücü ve azmimi geliştiren, yeni keşifler yapmamı
sağlayan bir öğreti olarak görüyorum.
Yukarıda
da yazdım tekrar paylaşayım. Türk dağcısı Tunç Fındık’ın, 8000/Yüksek Macera
isimli kitabının ön sözünde yazdığı gibi,
“Keşif
olayı Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda değildir.”
Çünkü
biliyorum ki insan ruhu zorluklarla mücadele etmeye ve keşif yapmaya ihtiyaç
duyar. Ben de limitlerimi zorlamayı seviyorum. Hem iş hayatımda hem de dağlarda…
Bir dağın zirvesine çıkmak
için ilk önce sabır ve azim gereklidir. Zirve yolu uzun ve zorluklarla doludur.
Onun için bir bedel ödemeniz gerekir. Ödeyeceğiniz bedel ise illa para olmak
zorunda değildir. Bu yolda akıtacağımız ter, çaba, gayret hatta sabır hepsi bir
bedeldir.
Yine çok sevdiğim bir söz;
“Demiri döverken ona darbeler indirmek için demirin üzerindeki çekici geri
çekmek ondan vazgeçmek anlamına gelmez"
Dolayısıyla zirve yolunda
yürürken azimli, güçlü, çalışkan ve sabırlı olmak gerekir
Gelin
bu şiiri okuduktan sonra birbirimize daha çok selam verelim. Kafamızı önümüzden
kaldırıp etrafımızdaki güzel şeylerin farkına verelim. Sadece kendimiz ve
ailemiz için değil, toplum için, tüm insanlık için faydalı bir şeyler yapalım.
Yeni yerler keşfedelim. Yeni insanlar ile tanışalım. Daha çok okuyalım daha çok
gezelim. Sevdiklerimizin kıymetini yaşarken bilelim. Çocuklarımız ile daha çok
vakit geçirelim.
Unutmayın! Güç zaferlerinizden gelmez. Mücadeleleriniz gücünüzü geliştirir. Zor bir hayatın içinde olduğunuzda ve teslim olmadığınızda. İşte gerçek güç budur...
Eğer zirveye çıkmak ve her seferin de denemekten ve başarısız olmaktan korkuyorsan kim bilir belki de bakış açını değiştirmen gerekiyordur. Ne dersin?
Yine
çok sevdiğim, Seneca’dan bir söz ile bitireyim.
“Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmezler; ancak suyun akışına kapılırlar...”
Bir
sonra ki yazımda görüşmek üzere…
Ben
mi? Başlıkta da yazdığım gibi, henüz yürünmeyen ve yürünecek yollarım var ve
çok iyi biliyorum ki; “Yolu
cesaret olanın, yolculuğu aydınlık olurmuş…”
Bir
sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşça kalın.
Sevgilerimle
Süper arkadaşım,her daim dağların eteklerinde birlikte yürüyüp zirvesine yol almak dileğiyle
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum. Selamlar :)
Sil